Karan kollarının arasında ki bedene öyle büyük bir hayranlıkla bakıyordu ki...Onundu! Kanından, canından bir parça...Sevdiği ,uğruna öldüğü güzel kadınının ona en güzel hediyesi, kıymetlisi, en kutsal emaneti, cennetten gelen mucizeleri, aşklarının biricik meyvesi... Öyle minik ve öyle güzeldi ki, Karan ona bakarken kalbinden ılık ılık bir şeylerin akıp gittiğini duyumsuyordu. Gözünden ardı ardına akan yaşlara bir türlü engel olamıyordu. 'Ne kadar masum ve savunmasız' diye düşündü. Kalbi bu düşünce ile titredi. Ömrünün geriye kalan kısmında en öncelikli görevi onu her türlü kötülükten korumak olacaktı.
Yaşadığı anın gerçekliğine inanmakta öylesine güçlük çekiyordu ki, etrafında bir daire oluşturmuş bebeği görmeye çalışan yüzlerin farkında bile değildi. Sadece bir kaç saniyede meftunu olduğu o cennet kokusunu tekrar ciğerlerine çekme isteği ile burnunu incitmekten korkarak oğlunun ince tüyümsü saçlarına bastırdı ve derin bir soluğu içine hapsetti. Tüm gözler onun oğlu ile gerçekleştirdiği duygusal buluşmayı soluksuz izliyordu. Hepsi bebeği daha yakından görmek, hatta kucaklamak için çıldırıyordu ancak genç babanın bu ilk anı içine sindirmesi için sessizce ona müsaade ediyorlardı. Karan, kucağında sıkı sıkı tuttuğu oğlundan gözlerini güçlükle kaldırdığı an etrafını saran kalabalıkla göz göze geldi. Hepsinin gözlerinde aynı parlak ışıltı vardı. Koca kalabalık belki de ilk kez aynı anda aynı duyguları paylaşıyordu. Ama hiç birisi Karan 'ın hissettiği delice heyecanı hissedemez, hiç birinin kalbi böyle onunki gibi göğsünü parçalayacakmış gibi akıl almaz bir hızla çarpamazdı. Karan yaşadığı mutluluk yüzünden aklını kaçıracak gibi oluyordu. Karısı her defasında onu daha büyük bir mutluluğun içine sokuyor, bundan daha fazla mutlu olamam dediği her an daha fazlasıyla ödüllendiriliyordu.
Henüz görememişti iki gözünün çiçeğini. Bu küçük adam aklını öylesine başından almıştı ki yeni yeni kendine geliyor gibiydi. Hemşire bebeğin bakımlarının yapılması için onu geri aldığında hepsi hayal kırıklığına uğramıştı. Daha doğru düzgün görememişlerdi bile yüzünü. Neyse ki kısa bir süre sonra anne ve bebek odalarına alınacaktı.
Berzah, doğum gerçekleştiğinde ve doktor bebeğini ona ilk gösterdiğinde tüm çektiği acıyı ve yorgunluğu unutmuş, hayranlıkla meleğini seyre dalmıştı. Öyle güzeldi ki ! Berzah ömrü boyunca ondan daha güzel bir şey görebileceğini hiç sanmıyordu. Göbek bağı kesilip, temizlenmesi için ondan uzaklaştırıldığında gözünü bir saniye bile ondan ayırmamıştı.
Temizlendikten sonra hemşire onu getirip boyun girintisine yatırdı ve o an Berzah'ın dakikalardır akıttığı sessiz gözyaşlarının arasından küçük sesli bir hıçkırık kaçtı. Bu koku kesinlikle cennetten bir hediye olmalıydı. Berzah ömrünün geri kalanında kesinlikle bu kokuya meftun olarak yaşayacaktı.
Hemşire bebeği kucağına alıp bir kaç adım uzaklaştığında telaşla " nereye götürüyorsunuz. Bir sorun mu var ?" diye atıldı. Annelik iç güdüleri daha şimdiden atağa geçmişti. Hemşire anlayışla gülümseyip " Endişelenmeyin bir sorun yok. Yalnızca küçük beyi babası ile tanıştırmaya götürüyorum. En son gördüğümde koridorda akıl almaz bir telaşla volta atıyordu. Eminim oğlu ile tanışmak onu da rahatlatacaktır" dedi. Berzah'ın duyduğu sözlerle kalbi sıcacık oldu. Karan'ın neler hissettiğini tahmin edebiliyordu. Hastaneye gelirlerken yüzünde gördüğü o hüzünle karışık telaşlı hali gözünün önünden gitmiyordu. Ama şimdi onun oğlu ile tanışacağını duymak yüzünde tarifsiz bir gülümseme oluşturmuştu. Emindi. Karan onu görünce aklını kaçıracaktı. Öyle güzeldi ki, hele o cennet kokusu... Karan ' da tıpkı onun gibi o kokuya aşık olacaktı adı gibi biliyordu.
Yarım saatin ardından anne de bebekte odalarına alınmıştı. Feride, onlar henüz doğumhanedeyken Emir ve Gonca ile birlikte tüm odayı mavi tüller ve balonlarla süslemişti. Şimdi Berzah mavi nevresimlerin serili olduğu yatağında yatarken bebeği de şeffaf bir hastane beşiğinin içinde hemen yanı başında yatıyordu. Genç kadın gözünü ondan alamıyordu. Hemşire az önce gelip ona nasıl emzirmesi gerektiğini anlatmıştı ve oğlu bir kaç beceriksiz denemeden sonra emmeye başladığında, Berzah mutlulukla gülümseyip, burnunu onun ince saç tellerinin arasına gömmüş ve kokusunu içine içine çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
^^ BERZAH ^^ (DÜŞ SERİSİ 1)
Lãng mạnErkek egemenliğinin hakim olduğu topraklarda , bir yaşam uğruna feda edilen, hayallerine ve umutlarına zalimce balta vurulan gencecik, masum bir kızın hikayesi.. & Ait olduğu topraklardan acımasızca söküldüğünde küçücük bir tomurcuktu. Susuz bırakıl...