'Lunapark'

14.2K 706 297
                                    

Dünya'nın karnını doyurduktan sonra hep birlikte salona babamların yanına geçtik. Biz içeri geçince hepsi bir anda sustu. Dünya, ben ve kızlar üçlü koltuğa yeniden otururken annem de babamın yanına geçti.

"Dünyacığım?"

"Efendim dedeciğim?" Diye cevap verdi Dünya, babama.

"Dede mi?" Şaşkınlığını ilk Temmuz abim dile getirdi.

"Evet, o benim annemin babası değil mi?"

"Evet güzelim o benim babam ama -" Cümlemi bu noktada tamamlayamamıştım çünkü küçük hanım yeniden araya girmişti. Onun bu sabırsız hallerine istemsizce güldüm.

"Tamam, işte annemin babası benim dedem oluyormuş."

"Doğru söylüyorsun kızım." Diye onu onayladı annem.

"Ali, Hande siz Dünya'ya, Çiçek'in odasını gösterin bakalım beğenecek mi." Babamın ne yaptığını anlayan Hande ve Ali Dünya'nın iki elinden tutup benim odama doğru ilerlediler.

"Baba?"

"Efendim kızım?"

"Ne yapacağız?" diye sordum.

"Yurduna teslim edeceğiz babam, yapacak bir şey yok."

"Onu sahipsiz mi bırakacağız?" Diye sesimi yükselterek konuştum. 

"O sahipsiz değil ki." Cevabı bu sefer annem verdi.

"Annesi yok, babası yok. Yetimhanede kalıyor. Nasıl sahipsiz değil annem görmüyor musun çocuğun halini? Nasıl bırakacağız onu bu şekilde?" Diye cevap verdi Temmuz abim.

"Sahipsizin sahibi Allah'tır oğlum." Annemin verdiği cevaptan sonra hepimiz sustuk.

"Ali amca?" Konuşan bu sefer Anıl'dı.

"Efendim oğlum?"

"Ben de hem yetim hem öksüzüm. Her zaman annem babam gelecek mi diye bekledim, gelmeyeceklerini bile bile. Dünya'da beklemiş ama dayanamamış ki kendisine bir anne bulmuş. Eğer şimdi yeniden oraya dönerse sonrasında olaylar nasıl gelişir bilemiyorum. Çiçek'in annesi olmadığını biliyor ama elindeki tek gerçeğe yani Çiçek'e sımsıkı tutunuyor şu anda. Bunu bile bile nasıl yapacağız ona?"

Anıl'ın titreyen sesi, kurduğu acı dolu cümleleri hepimizin kalbine girmişti çoktan. Babam ne yapacağını bilemiyordu. Bunu anlamak zor değildi. Çünkü ne zaman bir şeyler düşünse, işin içinden çıkamazsa gözlerini halıya diker uzun uzun bakardı, şu anda olduğu gibi.

"Sultanım?"

"Efendim Aliciğim?" Diye cevap verdi annem babama.

"45'inden sonra Çiçek'in ufak versiyonunu kaldırabilir misin?" Babamın şaşırtan sorusu karşısında kahkahalarım firar etmişti dudaklarımdan. Odadakiler nefeslerini tutmuş annemin vereceği cevabı bekliyordu. O bekleme anında resmen ölüp ölüp dirilmiştim!

"Ben koskoca Sultan Uslu'yum ayol, kaldırabilir misin ne demek? Ayrıca yaşımı çoluk çocuğun ortasında böyle ulu orta söylemeni sonra konuşacağız Ali Bey!" Annemin cevabından sonra herkes ayağa kalkıp birbirine sarılmıştı. Bana sımsıkı sarılan bu kollar tabii ki de Anıl'dı. Hepimizden çok o sevinmişti. Çünkü biliyordu annesizlik babasızlık nasıl bir şeydi.

Biz böyle uzunca sarılmaya devam ederken babam avukat olan bir arkadaşıyla görüşmeye gideceğini söyleyip aramızdan ayrılmıştı. Ali ve Hande'de, Dünya'yı alıp yanımıza gelmişti. Dünya bir anda koşup kucağıma oturup kollarını boynuma dolayıp başını göğsüme gömdü. Onun bu masum hallerini o kadar çok sevmiştik ki hiç değişmesin diye bir cam fanusta bile saklayabilirdim. O göğsümde uslu uslu dururken bende usulca yumuşacık saçlarını okşamaya başladım.

MAHALLE ARASINDA (Tamamlandı) #wattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin