Dünya hala masanın altında saklanırken annemler bir baş işaretiyle bizi dışarı çağırdılar. Hep birlikte ayaklanıp dışarı çıktığımızda Dünya'nın, Bulut'un kucağına oturduğunu gördüm. Kaybolmak ister gibi sımsıkı sarmıştı Bulut'u. Bir an gözlerimi Dünya'dan alıp babama döndüğümde konuşmaya başladı.
"Babacığım Dünya'yı yurda teslim etmek için geldi memurlar. Hepiniz vedalaşın, zaten yakın bir zamanda hep bizimle olacak." Babam konuşmasına devam ederk diğerleri yanımıza geldi.
"Ben çok mu yaramazlık mı yaptım?" Diye babama bakarak konuştu Dünya.
"Hayır bir tanem, olur mu hiç öyle şey. Sen çok akıllı bir kızsın." Babam, Dünya'nın yanaklarını baş parmağıyla okşadı.
"Ama o zaman neden beni gönderiyorsunuz ki?"
"Bak şimdi küçük hanım. Sen hep bizimle kalmak istiyorsun ya bu amcalarda seni önce yurduna götürecekler sen çok az bir süre orada kalacaksın sonrada eşyalarını toplayacaksın. Çünkü biz seni gelip oradan alacağız. Ama sen böyle ağlarsan bizim seni üzdüğümüzü zannederler ve seni bize vermezler. Bunu ister misin?" Babamın konuşmasını dikkatle dinledi Dünya.
"İstemem. Ben hep sizinle kalmak istiyorum."
"O zaman lütfen bizi ve kendini daha fazla üzme olur mu? Biz seni en kısa sürede yanımıza alacağız." Bu defa annem konuştu.
"Ama beni unutmayın tamam mı? Söz verin. Ben sizi bekleyeceğim. Hem anneler çocuklarını bırakmazmış." Boncuk gözleri dolu olmasına rağmen bizim yanımızda ağlamamak için öylece duruyordu Dünya.
"Anneler çocuklarını asla bırakmaz bir tanem. Sana söz veriyoruz seni alacağız."
...
Dünya ile vedalaşmak oldukça zor olmuştu. Hepimizin kalbinde bir yerler burkulmuştu. Polis memurları onu alınca bizler de evlerimize geçmiştik. Bir günde yaşananlar fazla gelmişti. Kendimi odama kilitleyip uzunca bir süre herkesten uzak durmak istiyordum. Kendimi yatağıma atıp, yorganı depresyon pozisyonuna sokup öylece düşünmeye başladım.
Uzun sayılmayacak bir süre sonra kapım tıklatıldı. Cevap vermemeyi düşünürken kapının ardından babam konuştu.
"Babacım, gelebilir miyiz? Müsait misin?" Babamın konuşmasından sonra yataktan kalkıp konuştum. "Gel babam, müsaitim."
Babam, annem ve ikizler odama gelirken yatakta kenara kayıp onlara yer açtım. Babam tam yanıma oturup elleriyle dizine vurdu. Başımı usulca babamın dizlerine yaslayıp hazırda bekleyen gözyaşlarımı teker teker akıttım.
"Ağlama babacım, bak Dünya'yı zor susturduk. Sende böyle yaparsan hepimiz üzülürüz"
"Baba?" Sesim titremesin diye ne kadar uğraşsam da bir işe yaramamıştı.
"Söyle babam, söyle canımın bahar bahçesi?"
"Neden bırakmışlar baba Dünya'yı? Günah değil mi ona. Hangi çocuk ana kucağında değilde yurt odalarında büyümeyi hakeder?"
"Bazen hayatta her şey istediğimiz gibi olmaz ki annem. Hepimiz isterdik ki bu evrende savaşlar olmasın, çocuklar ölmesin, açlık olmasın, vatanımıza kimse göz dikmesin. Ama bu evren öyle bir yer değil. Bu dünya tuhaf bir terazi. Kimi ömrü boyunca bir evlât sahibi olmak için Allah'a yalvarırken kimileri de doğurduğu çocuğa bakamayıp vicdanlıysa yurtlara değilse sokak köşelerine atar. Dünya'da maalesef kalpsiz birileri tarafından doğduktan bir kaç saat sonra sokağa bırakılmış. Onu bulduklarında açlıktan ve soğuktan neredeyse ölmek üzereymiş. Ama bizim küçük kızımız o kadar güçlüymüş ki bunlara rağmen direnmiş ve hayata tutunmuş. Bak hatta annesini bile buldu." Annemin konuşması her ne kadar bizi ağlatsa da son cümlesi güldürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLE ARASINDA (Tamamlandı) #wattys2021
Teen FictionKadifekale ve Limontepe mahallesine hoşgeldiniz! 💐 Unutmayın burada her şey 'Mahalle Arasında.' 💙