''Ama sana inanıyorum.'' Bu söz yankılanıyordu kulağımda. Heyecanı da kalbimdeydi hala.
Ani bir hareketle arkama döndüm. Yine o gülüş vardı yüzünde. Gülüşü gözlerindeydi. Başımı sağ omzuma doğru yaslayıp öylece baktım ona. Serseri bir gülüşle kollarını açtı iki yana. Yani vakit vuslat vaktiydi. Vuslat bizimdi.
Acıtmadan, sıkmadan güzel güzel sarılıyordu. İlk defa bu kadar yakındık sanırım. Bu yakınlık yakıyordu ama acıtmıyordu.
"Arkamızda ki ağaçta bizimkiler mi var yoksa bana mı öyle geliyor?" Kulağına fısıldamamla kahkaha attı Bulut. Göz devirmekle yetindim.
''Gelelim mi artık?''
''Ay harbiden Çiçeeeem ya belim kırıldı burada.'' Fatih ve Hande'nin konuşmasından sonra bu defa hepimiz kahkaha attık. Onlar yavaşça bize doğru gelirken arkalarında Atlas ve Dünya'yı gördüm.
''Dünya'm sende mi buradasın?'' Dünya koşa koşa bana geldi. Hemen kucağıma aldım.
''Ay evet abla. Bu turuncuyla şu deli çocuk beni aldılar. Atlas'ta benimle geldi.'' Dünya hala Esra'ya turuncu diyordu buradaki deli de Fatih oluyordu sanırım.
Burak, Anıl, Ali, Fatih, Esra, Hande, Tuğçe, Merve hepsi buradaydı. Atlas ve Dünya bile bizimleydi. Gözünün gördüğü her yerde sevdiğin insanları görmek büyük nimetti.
''Ee ne yapıyoruz şimdi?'' Merve heyecanlı bir şekilde sormuştu bunu.
''Kadeh'e gidip oturalım bari. Hem Atlas ve Dünya'da cafenin bahçesinde ki çocuk parkında oynarlar.'' Herkes Ali'nin bu fikrini onaylamıştı.
Hepimiz sıralanmış sohbet ede ede Kadeh'e doğru giderken aklıma evdekiler geldi.
''Ali bizimkilerden haberin var ?''
''Babaannem, amcam, teyzen, deden, anneannen bizim evde. Haziran abi ve Temmuz abi Selçuk abilerle beraber. Sizin evde de Bulut'un anne ve babası var oturuyorlar.'' Ali'nin cevabından sonra Bulut kulağıma doğru fısıldadı.
''Bizimkiler ne ara bu kadar samimi oldu?''
''Sultan Uslu varsa işin içinde gök yer olur ruhun duymaz.'' Cevabımdan sonra gür bir kahkaha attı. Sokağı inleten, kalbimi titreten.
Uzun sokakları geçip nihayet Kadeh'e vardık. Cafe'nin içerisi kalabalık olsa da bahçe kısmında tek tük masalar hariç kimse yoktu. Parka yakın bir kısma geçip oturduk. Dünya ve Atlas hemen parka geçmişti. Dünya'ya baktığım zaman o kadar mutlu duruyordu ki onun o mutluluğu kalbine işliyordu insanın.
Gelen garson ile beraber siparişlerimizi verirken Dünya ve Atlas'a sormayı unutmuştuk. Bulut ve ben ayağa kalktığımızda Atlas yanımıza geldi.
''Çiçeğim abla Dünya yere düştü.'' Atlas'ı orada bırakıp parka koştuğumda kaydırağın önünde yere oturan Dünya'yı gördüm. Hemen yanına oturup onu kucağıma aldım.
''İyi misin bir tanem?'' Bulut ve diğerleri de yanıma gelmiş Dünya'ya bakıyordu. Bir anda yanımıza gelen garsonla beraber Bulut onun elindekiler aldı. Kaydırağın sonuna oturup Dünya'yı kucağına aldı. Dünya ağlamadan öylece duruyordu.
''Şimdi bacağına ilaç süreceğim, biraz acıyabilir abiciğim ama korkma hemen geçecek tamam mı?'' Dünya usul usul başını salladı. Bulut batikonu pamuğa dökünce biraz korkmuş olacak ki kafasını Bulut'un boynuna gömdü.
Bulut, Dünya'nın bacağına batikonu sürmeye başladığında Dünya bir anda irkilip bacağını çekti. Ben tam o sırada eğilip bacağını üfleyecekken Atlas çoktan o işe başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLE ARASINDA (Tamamlandı) #wattys2021
Novela JuvenilKadifekale ve Limontepe mahallesine hoşgeldiniz! 💐 Unutmayın burada her şey 'Mahalle Arasında.' 💙