Fâni dünyadaydık elbette ki ölümler olacaktı. Ölüm vardı ama devamında sabırda vardı. Sabır olmasaydı dağ taş çatlardı.
Hayat ablayı kaybetmenin ardından koskoca bir yedi gün geçirmiştik. Annem abimi gördükçe kendini odasına atıp sessiz sessiz ağlıyordu. Babam da annemin arkasından gidip ona destek olmaya çalışıyordu. Hepimizin içinde gencecik bir canı kaybetmenin üzüntüsü vardı. Ama canımızı en çok yakan hiç birimizin abimin bu durumunu fark etmemesi yakmıştı. Kendi dertlerimize o kadar çok dalmıştık ki abimde ki bu sessizliği hüzünü fark edememiştik.
Bir haftadır olduğu gibi yine evde ölüm sessizliği hâkimdi. Babam sessizce işine gitmişti büyük ihtimal Haziran abimde apartmanın dışında beni bekliyordu. Onu daha fazla bekletmemek adına bende evden çıktım. Merdivenlerden aşağıya doğru inecekken Selin ablanın sesini duydum.
"Günaydın Çiçek."
"Günaydın Selin abla. Nasılsın?"
"İyiyim hayatım sen nasılsın?"
"İyi olmaya çalışıyoruz." Buruk bir tebessümle sorusuna cevap verdim.
"Özel hayatınıza çok müdahil olmak istemiyorum güzelim ama anladığım kadarıyla birini kaybettiniz sanırım." Sorusu karşısında cevap vermeden usulca başımı salladım. O da üzgün gözleriyle sağ eliyle omzumu sıvazladı.
"Çok üzüldüm. Başınız sağ olsun. Çok mu yakındı?"
"Evet. Yani öyle de sanırım bu günlerde daha da yakın olacaktık." Karman çorman verdiğim cevap kafasını karıştırmış olmalıydı.
"Mazur gör lütfen ama anlayamadım."
"Abimle bugün nikâhları kıyılacaktı." Verdiğim cevap karşısında neden bu kadar şaşırmıştı bilemiyordum açıkçası.
"Neyse Selin abla abim beni bekliyor. Acele etmem lazım. Kusura bakma lütfen." Deyip merdivenlerden inmeye başladım. Abimin yanına vardığımda beraber okula doğru ilerlemeye başladık.
"Abi?"
"Efendim Çiçeğim?"
"Sence Temmuz abim nasıl olacak?"
"Bilmiyorum abim, bilmiyorum. Kimseyle konuşmuyor, odasından çıkmıyor. Çıksa da sadece mezarlığa gidiyor. Ne yapmamız lazım onunla nasıl iletişim kurmalıyız bilemiyorum." Abimin söylediklerinden sonra ikimizde bir daha konuşmadan okul yolunu tamamladık.
Abim öğretmenler odasına giderken bende sınıfıma doğru ilerledim. Sınıfa girdiğimde beni ilk gören Ali oldu. Bir anda yanıma gelip sarıldı.
"Geçecek biliyorsun değil mi?" Diye fısıldayarak konuşmaya başladı.
"Senin acın geçti mi?" Sorum karşısında hüzünlü bir tebessüm kondurdu yüzüne. Ardından derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
"Geçecek dememe bakma sen, geçmiyor. Ama hafifliyor. Acı yerini unutturmuyor ama kanamıyor da." En sonunda benden ayrılıp beni sırama götürdü Ali. Bizim kızlar sıranın yanına gelip öylece oturdular. İçimdeki acının onlarda da olduğuna emindim zaten. Bizim mahallede herkes birbirini severdi ama Temmuz abim bambaşkaydı herkes için. O bizim mahallenin yufka yüreklisiydi.
Biz böyle sessizce otururken öğretmen gelmiş ve dersi başlatmıştı.
"Şimdi arkadaşlar bugün sizlerle derslerden bağımsız bir şeyler yapalım istiyorum. Ne dersiniz?" Yusuf hocanın konuşmasıyla sınıf bir anda sessizliğe bürünüp ne yapacağımızı merakla beklemeye başladı.
"Mesela ne gibi şeyler hocam?" Soruyu soran tabii ki de bizim meraklı Merve'ydi.
"Şöyle ki Mervecim biraz yunan mitolojisi ve efsanelerinden bahsetmek istiyorum. İlginç ve anlam yüklü şeyler saklı bu efsanelerde biliyorsunuz. Her derste bir efsane anlatıp onu konuşalım. Başlamak isteyen var mı?" Yusuf hoca sınıfa bakarken Burak elini kaldırıp söz istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLE ARASINDA (Tamamlandı) #wattys2021
Novela JuvenilKadifekale ve Limontepe mahallesine hoşgeldiniz! 💐 Unutmayın burada her şey 'Mahalle Arasında.' 💙