1.0

522 43 11
                                    

Çalan alarma lanet okuyup açmaya üşendiğim gözlerimi ovuşturdum.

Tam 1 hafta olmuştu ve Jungkook bana hiç yazmamıştı.

Banyoya girip rutinlerimi hallettikten sonra Jisoo'yu aradım.

"Dükkanı açtın mı?"

"Evet Rose burası çok kalabalık çabuk gel!"

Ahhhhh Tanrım Pazar günü sabahın körün de hangi salak Pastahane ye gelme gereyi duyar ki? yatın zıbarın yani. Tatil sonuçta. Çalışmıyor olsam öğlene kadar yatarım.

Söylene söylene evden çıkıp boş sokaklar da yürüme ye başladım.
Adımlarım sokakta yankılanır ken içimi korku sarıyordu.
Fazla mı sessiz di?

Pastahane ye yaklaştığı mı fark ettiğim de içimi saran korku da kaybolmuştu?
Kapıyı açıp askı da ki önlükler den birini boynuma geçirip Jisoo'ya seslendim.

"Ben geldim!"

Bir an da karşıma çıkıp soluksuz konuşmaya başladı.

"8 numaralı masaya bu kruvasan ve sütlü caffe'yi götür sonra 6 numaralı masaya 2 mocha ve 3 caffe latte, daha sonra-"

"Sakin ol Jisoo. Otur ve biraz dinlen."

Elin de ki tepsileri alıp 8 numaralı masaya yöneldim. Olamaz Jungkook ve Lora oradaydı!

Yapabilirsin Rose sadece gidip siparişleri bırak ve sıvış oradan.

Tepsi de kileri büyük bir özen ile masalarına bırakıp tebessüm ettim.
Ve masa dan uzaklaşmaya başladım.

"Seni tanıyor muyum?"

Jungkook'un sesi ile afallamıştım.
Gerginlikten depar atan kalbim ve titreyen sesim ile konuştum.

"Ben sizi tanımıyorum efendim"

"Sen bizim okulda ki dahi kız değil misin?"

İçimden büyük bir oh çekip sorusuna soru ile karşılık verdim.

"Aynı okul da mı okuyoruz?"

Jisoo'nun sesi ile yerimden sıçrayıp sesin geldiği yöne baktım.

"Bu kaçıncı Woo Ji? Senin yüzünden 2 hafta da 3 porselen takımı değiştirdik!
Ayrıca müşterilerden senin hakkın da hiç iyi şeyler duymuyorum! Kovuldun!"

Ahhh yine mi?

Yanlarına doğru yürken Jisoo'ya seslendim.

"Jisoo bir sorun mu var?"

"Çıldıracağım Rose! Çıldıracağım!"

"Sakin ol Jisoo. Hem sen niye ayaktasın. Git ve dinlen biraz. Burasını ben hallederim."

Kafasını sallayıp arka tarafa doğru yol aldı.

Eğilip yerde ki tabak kırıntılarını toplamaya başladım.

"Hayır efendim burayı ben hallederim. Lütfen benim yüzümden burda oyalanmayın."

Bakışlarımı onun yüzüne sabitleyip konuştum.

"Sorun değil Woo Ji. Sen siparişler ile ilgilen yaralanmanı istemem."

"Ama ben kovuldum ki?"

" A a kim demiş onu. Ben niye bişiy duymadım?"

Göz kırpıp yer de ki kırıntıları toplamaya devam ettim.
Woo Ji'de teşekkür edip dediğim işi yapmaya gitti.

Göz boşluğun dan Jugkook'un büyük bir dikkat ile beni izlediğini görebiliyordum.

Elimi kesen parça ile küçük bir inilti çıkmıştı ağzımdan.

Kimseye çaktırmaya çalışırken yeri temizlemeye  devam ettim.

***

Çok yorulmuştum herkes gitmişti Jungkook ve Lora hariç.

Kasaya geçip test çözmeye başlamıştım Jungkook'un sesi ile oraya yöneldim

"Buraya bakabilirmisin!"

"Tabi efendim"

Düzenli bir nefes alıp verdim dışarıdan gayet sakin gözüksem de kalbimi, aklımı ve bedenimi onun yanın da istediğim gibi yönetemiyordum.

"Buyrun"

"Oturur musun?"

Karşısın da ki sandalyeye oturudum ve ne diyeceğini merakla beklemeye başladım.

"Derslerinin iyi olduğunu duydum. Bana yardım eder misin?"

Tam ağzımı açıp cevap verecek iken devam etti.

"Merak etme ücretini alacaksın. Sadece küçük bir yardım."

"Üzgünüm efendim. Mevzu ücret değil. Ama ben bunu yapamam."





𝘞𝘖𝘔𝘈𝘕 𝘍𝘓𝘈𝘔İ𝘕𝘎𝘖 ❦ (𝘙𝘖𝘚𝘌𝘒𝘖𝘖𝘒)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin