5.7

213 12 13
                                    

"Selam"

Dedi neşeli bir ses ile. Etrafında ki pozitif hava beni de hapis ediyordu.

"Selam"

Diye karşılık verdim gülümsemeye çalışırken.

"Bir şey mi oldu?"

Meraklı gözlerini benim üzerimde küçük bir seyahate çıkarırken eş zamanlı olarak dilini dudaklarının üzerinde gezdirip dişlemişti.

"Jelibonum bitmiş"

Diye mırıldandım aynı bahaneyi ona da sunmuş ve bun dan fazlasıyla rahatsızlık duymuştum.

"Bu kadar mı? İstediğin Jelibon olsun."

Bir elini cebine atıp içinden en sevdiğim ayıcıklı Jelibonları çıkardı.

Ben şaşkın gözler ile ona bakarken o iki elini yukarıya kaldırıp salladı ve telaşla konuşmaya başladı.

"Yanlış anlamasın değil mi? Ben de Jelibon severim. Bu yüzden seninkiler bittiği zaman yanıma gelebilirsin."

Kafamı aşağı yukarı sallayıp konuştum.

"Tamam... Nereye gidiyoruz?"

Elinde ki Jelibon paketini alıp açmaya çalışıyordum.

"Aslın da benim yarı zamanlı bir işim var. Ve... Bu gün sende benimle çalışacaksın."

Kaşlarım istem dışı çatılırken ağzından kaçan soruya engel olamadım.

"Ne?"

"İnan bana bu işi yaparken çok eğleneceksin. Lütfen bana güven."

"Peki."

Dedim kestirip atmak için. Kısa bir cevap olması ikimizin de susmasını sağlamıştı. Sessizlik ortama hüküm ederken yürümeye başladık. Yavaş ve oldukça rahat adımlar ile ilerliyor duk.
Ni hayret açmayı boşardığım paketten bir tane kırmızı ayıcığı dudaklarımın arasından içeri sızdırdım.

"İster misin?"

Elime bir tane daha kırmızı ayıcık alıp ona uzattım.
Ama beklediğim gibi olmamıştı.
Jelibonu eli ile değil direk ağzı ile almıştı. Bu gülmeme neden olmuştu.

"Pembe mi? Mavi mi?"

"Pembe"

Dedim hiç düşünmeden ardından merak edip tekrar konuştum.

"Neden sordun?"

"Gidince anlarsın."

***

"Tanrım... Bu çok eğlenceli!"

"Sana eğlenceli olduğunu söylemiştim."

Giydiğim pembe ayı kostümü çok tatlı idi. Ve sadece broşür dağıtmıyorduk. Bize verilen kısa senaryoları da yerine getiriyorduk.
Komik ve eğlenceli seneryolar insanların durup bizi izlemesine neden olurken biz de bunu fırsat bilip elimizde ki broşürler den kurtuluyorduk.
Senaryodan kastım konuşmadan insanları güldürecek vücut dili idi.
Bunu fazlası ile iyi yapıyorduk ve bu insanların hoşuna gidiyordu.

Elimizde ki broşürler bittiğinde biraz oturup dinlenmeye karar vermiştik.
Fakat benim görüş alanıma giren biri oturmamı engellemişti.

"Birazdan geleceğim"

Kafasını salladığında kostümümü düzeltip çaresiz ve oldukça bezmiş bir şekilde bankta oturan Jungkook'un yanına ilerlemeye başladım. Neden yaptığımı bilmiyordum. Sadece yapmak istiyordum işte.
Ben de onun yanına oturduğumda kafasını kısa bir süre bana çevirdi.

Kafamı yere eğdiğim de konuştu.

"Sen de mi üzgünsün?"

Kafamı onaylarcasına salladığım da konuşmaya devam etti.

"Sen neden üzgünsün?"

Vücut dili ile telefonunu istediğimde aklımda tek bir şey vardı.
Eğer konuşursam beni tanırdı.

"Telefonu mu mu istiyorsun?"

Başımı aşağı yukarı salladığım da telefonunu cebinden çıkartıp şifresini girdi ve bana verdi.

Not bölümüne girip bir kaç bir şey yazdım.

Sevgilim ile tartıştım. Sen neden üzgünsün?

Telefonu ona geri verdiğimde yazdığım şeyi okuyup bana cevap verdi.

"Ben de sevgilim ile tartıştım."

Telefonu elinden alıp tekrar bir şey yazdım.

Neden?

"Sana söyleyeceğim. Ama sonunda kimin haklı olup olmadığını söyle bana"

Başımı salladım.
Zaten bir tek bunu yapabiliyordum.

***

"Şimdi söyle bana kim haklı? Sence ne yapmalıyım?"

Duyduğum şeyler karşısında şok olmuştum.
Yuna'nın annesi kanser miymiş?

Telefonu bana uzatıp tekrar konuştu.

"Yaz hadi"

Telefonu elime alıp parmaklarımı klavyede gezdirmeye başladım.

Bunu kız arkadaşın ile paylaşmalısın. Böylece sana biraz olsun anlayış gösterebilir.
Ve bence onu da biraz anlamaya çalış.
O başka bir erkek ile senin o kız ile olduğun yakınlıkta olsa sen de onun gibi his ederdin.

Okuduktan sonra bana döndü.

"Söyleyemem. Bu benim değil Yuna'nın sırrı"

Kafamı sallayıp telefonu tekrar elime aldım.

O halde yarın bir daha konuşmayı dene.

Telefonu banka bırakıp ayağa kalktım ve ona el salladım.
O da karşılık verdiğin de Joo Seo'nun yanına koşmuş ve ona kocaman sarılmıştım.
Belki de beni buraya getirmeseydi bunları öğrenemeyecektim ve aklımda bin türlü senaryo yazmaya devam edecektim.

"Teşekkür ederim."

Dedim minnettar bir ses ile.

💎

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

💎

𝘞𝘖𝘔𝘈𝘕 𝘍𝘓𝘈𝘔İ𝘕𝘎𝘖 ❦ (𝘙𝘖𝘚𝘌𝘒𝘖𝘖𝘒)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin