5.8

203 14 10
                                    

Tae'den

"Ne yaparsın? Öldürür müsün?!"

Kurduğu bu cümle kalbime bir hançer misali saplanır iken hafızamdan çıkarmayıp kabuslarıma kadar giren anılar canlanmış gözlerimin önünde.
O günden sonra bu bir travma haline gelmişti.

Tanrım. Ben bir canavarım...

Durup kısa bir süre ellerime baktım.
O gün ki gibi kan yoktu.
Daha sonra bakışlarımı Tekrar Lisa'ya çevirdim. Buğulaşan gözlerim görmemi engeller iken ben olduğum yerde çivilenmiş tim. Biri beni kurtarsın!
İçimde ki sessiz çığlıkları beni duyabilecek tek kişi için atıyordum.
Duyup beni kendime getirecek.

Kitlenmiştim, kasılmıştım, gözlerim dolmaya başlamıştı ve kalbimde ki karşı konulamaz ağrı...
Göğüs kafesimi zorlayıp nefes almamı engelliyordu. Ve daha tarifini bile sunamayacağım binlerce duygu ve acı bedenimi ele geçirirken benim tek yaptığım olduğum yerde dikilmeye devam etmekti. Kolumu Sertçe tutan parmaklar beni kapıya doğru sürüklerken kendime gelmeye çalıştım.

Ne yazık ki sadece çalışmıştım...

Beni Soyunma odasına fırlattığında Sırtımı çarptığım dolap yüzünden acı dolu bir inleme dökülüvermişti dudaklarımdan.

Ardından iki elini omuzumun iki yanına koymuş ve sert bir şekilde sarsıp bağırmaya başlamıştı.

"Lanet olsun kendine gel!"

Konuşamıyordum. Boğazımı kaplayan koca bir düğüm değil konuşmak yutkunmamı bile engelliyordu.

"Sana diyorum Tae!"

Gözlerimi yerden çekip onun kiler ile buluşturdum.
Ve oldukça kırık çıkan sesim ile fısıldadım.

"Ben bir canavarım."

Elmacık kemiğime inen yumruk ile kafamı sol tarafa attım.

"Kes şunu! Ölmemi mi isterdin?!"

"Hayır ama-"

"O zaman sorun ne! Biz o lanet şeyi satarken de insanları öldürüyorduk!"

"Ama bu onların seçim ve istekleriydi! Biz sadece isteklerini yerine getiriyorduk!"

"Tae..."

Sesi gırıltılı ve güçsüz çıkmıştı.

"Kes şunu. Bunu yaparak ikimize de zarar veriyorsun"

Diye eklediğinde kendini pencere kenarına attı ve devam etti.

"Biz o Lanet işlere başladığımız da zaten bir canavara dönüşmüştük. Ama önemli olan şimdi hatalarımızdan bir ders çıkarıp biraz olsun değişmek.
Ve sen bir türlü bunu o küçük beynine sokamıyorsun. Yaptığın şey için pişman olmayı bırak. Eğer bana bir şey olsaydı ve engel olmasaydın bundan kat ve kat daha fazla pişmanlık duyardın bunu sende biliyorsun."

"Özür dilerim... Bencilceydi. "

"Git ve elini yüzünü yıka Tae. Kardeşimi bir daha böyle görmek istemiyorum."

Kafam ile onaylayıp odadan çıktım.
Haklıydı.
Artık bu olanları geride bırakmalıydım.
Büyük Annemin dediği gibi...
Geçmişe bakıp bu günü yaşayamaz sın.

Lisa'dan

Tanrım... Ne yapmıştım ben? Geçmişte ve şimdi ki bütün öfkemi kusmuştum.
Böyle düşünmesi beni ne kadar sinirlendise de son kur duğum cümleyi asla söylememeliydim.

Şimdi onun yüzüne bir daha nasıl bakacaktım?

Gözlerinde ki panik ve hayal kırıklığını
görmüş olmam fazlası ile pişman olmama neden oluyordu.

Adımlarımı sokak lambalarının güçsüz ışıkları ile aydınlattığı yolda gezdirir iken düşünceler beni rahat bırakmayıp her kelimemi bir pişmanlığa yoruyordu.

Ne yapacaktım ben?

Bu vicdan azabı narin ve güçsüz bedenime fazlası ile ağır geliyordu...

Bu vicdan azabı narin ve güçsüz bedenime fazlası ile ağır geliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

💎

𝘞𝘖𝘔𝘈𝘕 𝘍𝘓𝘈𝘔İ𝘕𝘎𝘖 ❦ (𝘙𝘖𝘚𝘌𝘒𝘖𝘖𝘒)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin