Lewis Capaldi - Someone You LovedOy ve yorum kısmını geçmeyin lütfen, bunlar benim için çok önemli.
6. Bölüm: "GEÇMİŞE DOĞRU GİDEN ADIMLAR."
Hayatın hep süprizlerden oluştuğuna emindim; hiçbir zaman şüphem olmamıştı bundan. Fakat şunu da biliyordum, süprizlerin bazıları insanı mutlu ederdi. Bunu yaşamıştım. Doktor olacağımı öğrendiğim gün bunu anlamıştım. Belki de yirmi dört yıllık hayatımda en mutlu olduğum andı hiç şüphesiz. Bir şeyi çok çok istediğinizi farz edin, çocukluğunuzdan beri onu istiyorsunuz; umudunuz yok. Sonra bir umut ışığı yanıyor ve o hayaliniz gerçekleşiyor.
Doktor olmayı ben istemedim, babam istedi. Ona rağmen bu konu hakkında yoğunlaştığımda ve araştırmalar yaptığımda bundan hoşlandığımı fark ettim. Çoğunlukla Biyoloji dersini bıkkınlıkla dinleyen arkadaşlarımın aksine ben bu dersi beklerdim. İnsanın vücudu hakkında yeni şeyler öğrenmeyi, deneyler yapmayı severdim. Ama en çok kanı severdim. Çocukken düştüğümü hatırlıyordum, dizimin yaralandığını ve bunun benim hoşuma gittiğini.
Piksopat mıydım? Belki.
Hayatın tonlarca süprizinden beni mutlu edeni sadece bu olaydı; geri kalanı şimdi ki gibi kötü olanlardı. Alışmıştım diyemiyordum çünkü bazen o kadar olur olmadık yerlerde karşılaşıyordum ki bu kötülüklerle, yapacak hiçbir şeyimin kalmadığını hissediyordum.
Gözlerimi kısarak Emir'in kömür kadar siyah gözlerine baktım. O, gözlerinde kendimi gördüğüm Emir'di. Kişiliği gözlerine aykırı bir şekilde rengarenkti. Belki de bu yüzden anlayamamıştık. Yutkunup ona doğru ürkekçe iki adım attım. "Emir?" dedim dudaklarımı nihayet aralayarak.
Çökmüş olduğu ortadaydı. Emir'i ilk defa böyle görüyordum.
Bakışları kısıldı, dudaklarını araladı ve önce derin bir nefes aldı. Burdaki hava ona yetmiyor gibiydi. "Tolga ile ne işin vardı senin?" diye sordu.
Hem rahatlamışçasına, hem de şaşkınlık içinde bir nefes çektim. Bizi duymamıştı, peki Tolga'yı nerden tanıyordu? Daha da önemlisi, Tolga onu tanıyor muydu ve onunla bir zamanlar çıktığımı biliyor muydu?
"Sen onu nerden tanıyorsun?" diye sordum ürkek bir sesle.
Emir kaşlarını çattı. "Şirketten." dedi kısa bir yanıtla. "Benim onu tanımam normal ama senin onunla konuşman pek normal değil."
Yutkundum. "Neden?" dedim gülümsemeye çalışarak. "Ne gördün ki onda?"
"Hiçbir şey." dedi net bir sesle. "Sorun da bu. Onun hakkında en ufak bir fikre sahip değilim." Omuzlarını düşürdü. "Kendini yönetmeyi biliyor; benim aksime."
Başımı omzuma yatırdım ve yüzünü inceledim. "Sen iyi misin?" dedim kaşlarımı kaldırarak. "Bu sen misin ya da?" Kollarımı göğüsümde bağladığım da onun biraz daha bitkinleştiğini gördüm. "Murat seni aramış, ulaşamamış. Her nereye gitmişsen sana iyi gelmediği belli."
"Kafam çok karışık," dedi ve ellerini saçlarının arasından geçirdi. "Aklımı kaybetmişim gibi hissediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA DERMAN
Novela Juvenil"Ve artık ben, kendi avuçlarımda, kendi felaketimin izlerini taşıyordum." ♫ Soğuk bir Eylül gecesi, Babası nefret ettiği bu hayattan göçüp gitmesine rağmen onun varlığına inan o kızın, o gecede dikkatini çeken bir iz; bir leke. Tek bir iz, tek bir l...