Kaldığımız yerden devam ediyoruz... Çokça emek verdiğim ve gerçekten uzun olan bir bölümle baş başa bırakıyorum sizi.
Oy ve yorumlar düşük olunca hevesle yazdığım bölümlere karşın bir hayal kırıklığına uğruyorum. Motive olmak için varlığınızı hissetmek güzel bir şey. Bu yüzden oy ve yorum yapmayı ihmal etmeyip hikâyemize destek olmayı unutmayın.
O halde bölüme geçelim, keyifli okumalar!
The Fray - Heartles
No Clear Mind - A New Sun
Ed Sheeran - All of the Stars
Dolu Kadehi Ters Tut - Gitme
35. Bölüm: "ACIYA SUSKUN DUDAKLAR."
Cesaret neydi?
Cesaret, kaçarken cesur olmak ve bütün benliğinle takılıp o korktuğun şeyin karşısında bulmak değildi kendini.
Uzakta değilim ama yakında da değilim. Bir anda beni bulan cesaretim boynuma verilen iki doz uyutucuyla beraber kaçmaya çalıştığım şeyleri de getirmişti kendisiyle beraber. Zehir damarlarıma yayılırken babamı düşünmeden edemiyordum. Ben kimim? Burada ne işim var? Neden buradayım? Neden izin verdin? Var mıdır bir sebebin, benim miniğim için bu en iyisi diyerek izin vermiş misindir? Zehir damarlarımdan aşağı inmeye devam ederken kalbimin kapılarına ulaştığında o kapıyı aralayan şey içimdeki küçük kız oluyor. O kız benim savunmasızlığım ve ben onu beslememe rağmen savunmasız olduğum anlarımdan güç alarak zayıf bir şekilde yaşamaya devam ediyordu içinde. Onu kalbimin kapısında görmekse beni duraksatıyor. Çünkü o savunmasızlığım çok güçlü.
Bana dünyanın en kırık ve güçlü kızıymış gibi bakıyor.
Gücü, ellerine verdiğim korkularımda.
Her seferinde kendimi biraz daha güçlendirmeyi öğrenmiştim. Kendimi korurken kimseyi düşünmemeyi. Kendime bakarken o kızı görmemeyi, Leyla'yı görmeyi öğrenmiştim ben. Şimdi o kız, var olduğu andan, bir siyah beyaz fotoğrafı renklendirir gibi hayatına giren o çocuğu bulmuştu. Dahası ben; kalbimi kırıp dökerken bana sarılıp benimle kırılan o çocuğu düşünüyordum. Arkasından gidip bilincimi kaybedecek kadar çok düşünüyordum.
Çünkü o siyah beyazdaki siyaha gece diyendi.
Yüzüme dökülen birkaç damla suların dudaklarımdan çeneme doğru aktığını hissediyordum. Bedenime bir şey ilişince zihnim irkildi sanki. Uzun bir süredir kendindeyken gözlerimi bekliyor gibiydi zihnim. Birkaç su damlaları daha hissettiğimde bir kez daha irkildim. Sonra da yüzümü kaplayan ıslaklık saçlarıma geldi. Bu yüzümü buruşturmama sebep oldu. Su yoktu. Üstüme akan şey kalbimden gelen kan damlalarıydı.
Saçlarım ıslanıyor, saçların ıslanıyor.
Kirpiklerimi kırpıştırarak gözlerimi açmaya denerken zihnimdeki iç karartıcı dünyamla kalmak istemiştim çünkü orası bana yabancı değildi en azından. Parmaklarımı kaldırdım ve saçlarımın arasından geçirirken kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım. Bedenim kilitlenmiş gibiydi ve parmak uçlarımın her bir dikenmiş gibi batıyordu hücrelerime. Kirpiklerim bir taşı parçalamak ister gibi büyük bir güç sarf ederek aralanırken göz kapaklarım da o taşın altında ezilen ruhum gibi ruhsuzca davranıyordu. Gözlerimi araladığım anda bulanık, kötü ve sönük bir görüntü karşılamıştı beni. Kendimi biraz daha zorlamayı denedim; görüntüm yavaş yavaş netleşmeye başlayınca kendimi bir tavanla baş başa bulmuştum. Kireçi andıran parmaklarımı kaldırdım ve şakaklarıma getirdim. Ellerimi kullanabiliyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/213441862-288-k350116.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA DERMAN
Genç Kurgu"Ve artık ben, kendi avuçlarımda, kendi felaketimin izlerini taşıyordum." ♫ Soğuk bir Eylül gecesi, Babası nefret ettiği bu hayattan göçüp gitmesine rağmen onun varlığına inan o kızın, o gecede dikkatini çeken bir iz; bir leke. Tek bir iz, tek bir l...