Helooooo!Ben geldim, hemde çok inişli çıkışlı bir bölümle. Bölümü okurken gözünüzü kırpmayacağınızı ve sonunda bana söveceğinizi düşünüyorum. Olsun be!
Bugün Tolga Kılıç Beyfendimizin doğum günü, bölümü itinayla bugüne sakladım. İçimdeki duygular büyük, dile getirebileceklerim çok küçük. Yalnızca şunu söyleyeceğim; iyi ki bu hikâyenin kalbi sensin Tolga Kılıç. İyi ki seni yazıyorum ve hadi sana bir jest olsun, Edward Cullen'i sevdiğimden daha çok seviyorum seni...
Neyse çok derine inmeyelim, bu bölüme çok emek verip, yazarken çok zorlandığım için bölümü Tolga'ya ithaf ediyorum. Gelecek bölüm içinde bir şey hazırladım, en çok yorum yapan kişiye gelecek bölümü ithaf ediyorum.
Keyifli okumalar.
Bölüm şarkıları;
Adele - Hello
Can Oflaz - Fikrimin İnce Gülü
Sezen Aksu - Küçüğüm
Aslı Demirer, Gökhan Türkmen - Korkak
26. Bölüm: "SİHİRBAZ"
Elimde keskin bir kılıçla kendi kalemin önünde var olan savaşının içinde savunmasız bir şekilde duruyordum.
İnsanı farklı yapan şeylerden birisi vazgeçtikleriydi bence bu hayatta. Vazgeçtiği şey ne kadar büyük olursa insan o kadar farklı olabilirdi. Vazgeçmek, bir güçtü. Vazgeçmek, bir kılıçtı. Hep elimde tuttuğum bir kılıç. Kılıcı saplamak istediğim şey, gözlerimin önünden gitmesini herşeyden çok istediğim içimdeki o kızdı. Ben büyüdükçe, ben inandıkça o benim tersime daha da küçülür ve biraz daha inançsız olurdu.
O kılıcı saplamak istiyordum.
Herşeyden çok istiyordum.
Fakat vazgeçemiyordum. Farklı olmak istemiyordum.
Vazgeçtiğim bir sürü şeyim vardı benim. Ben küçüklüğümü düşünmekten vazgeçmiştim; kardeşimi, Zeynep'i düşünmekten vazgeçmiştim. Bunlar beni on dokuz yaşından sonra farklı yapan en büyük şeylerden biriydi.
İki yanım da ölmüştü. Birisi kan kusarak ölmüş, diğeriyse anılarını kusup ruhunu bırakarak ölmüştü.
Ölmeyen tek yanım, babamdı. Babamdan vazgeçemiyordum; vazgeçemezdim. Onu düşünmeyi bırakırsam dünyam değişecek, inandığım bügün herşeyin üzerine siyah bir mürekkep dökülecek ve görünmez kılınacaktı herşey. Ben bu yüzden farklı olamıyordum.
Babamı unutarak farklı olacaksam eğer, farklı olmaktan nefret ediyorum.
Ve en sonunda da şunu ediyorum, kendime saplamak istediğim onda.
Kılıç, Tolga'da.
Gözlerim, şöminede cayır cayır yanan ateşten ayrılmazken parmaklarımın arasındaki bardağın içinde duran demli çayım çoktan soğumuştu. Bardağı sıkmaya devam ettim. Kanepenin önünde yerde oturmaya devam ederken, bacaklarımı karnıma doğru çektim ve çenemi dizime koyup usulca düşündüm. Gözlerim ateşin içinde küle dönen odun parçalarındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA DERMAN
Roman pour Adolescents"Ve artık ben, kendi avuçlarımda, kendi felaketimin izlerini taşıyordum." ♫ Soğuk bir Eylül gecesi, Babası nefret ettiği bu hayattan göçüp gitmesine rağmen onun varlığına inan o kızın, o gecede dikkatini çeken bir iz; bir leke. Tek bir iz, tek bir l...