14. Bölüm: "ZİHNİDEN BAĞLI."Aşk bir insan için ne demektir bilmiyorum.
Bazılarına göre, mutluluk demekti; bazılarına göre güven demekti, bazılarına göre, canından fazla sevip düşünmekti, özlemek, heyecanlanmak demekti. Bazılarına göre de tutku demekti.
Ben bunların hiçbirine inanmıyorum çünkü bence, insan yaşamadan bilemez. Yaşayıp görmek lazım, hissetmek lazım, nefes almak lazım.
Emir'le olan ilişkimizde tam olarak bu duygular eksikti. En azından benim açımdan. Kendimi onunlayken evet mutlu hissediyordum, ama bu öyle bir tür mutluluk değildi. Arkadaşlarımın yanında da o mutluluk hissinin aynısını hissediyordum. Evet ona güveniyordum ama aynı şekilde arkadaşlarıma güvenmek gibiydi. Aramızda ki bağ arkadaş gibiydi.
Aramızda ki bağ, özel değildi.
Ben Emir'i sevmiştim. Ama aşık olmamıştım.
Şimdi kendimi büyük bir duygu okyanusuna düşmüş gibi hissediyordum. Her yanım alışık olmadığım duygularla dolu. Kıyıya varmak istiyorum ama okyanusta bir o kadar güzel, bırakılacak gibi değil. Ben okyanusta duygularla başa çıkmaya çalıştıkça, sanki Tolga gelip yeni bir duygu daha ekliyor etrafıma. Boğuluyor gibi oluyorum ama onun nefesi ve varlığı beni yaşamaya zorluyor.
Yaşanacak olan anlar için beni okyanusunun dipsiz kuyusuna çekiyor.
Bilmiyor ki eğer ben o dipsiz kuyuya düşersem, onuda yanıma çekip ikimizin de boğulmasına neden olacağım.
Aynada ki yansımama bakıyordum. En az duygularım kadar saçımda sudan dolayı karmakarışıktı. Tolga beni yıkanmam için yalnız bırakalı bir saat geçmişti ama ben hala banyodan çıkamamıştım. Bunun nedeni ruhsuz hissetmemin yanı sıra, banyoya kıyafetsiz girmemdi. Herşey o kadar ani gelişmişti ki, yanıma temiz kıyafetlerimi almayı unutmuştum. Göz ucuyla yanda duran kanlı gri elbiseme baktım. Aynı hızla gözümü kaçırdım, onu giyinmek gibi bir saçmalık yapmayacaktım. Üzerime havlumu sıkıca dolayıp, banyodan sessizce çıktım. Karanlık koridorda kimse görünmüyordu. Derin bir nefes alıp odama doğru yalın ayakla hızla yürüdüm ve odama girip kapımı kilitledim. Rahatlamışçasına bir nefes bıraktım.
"Okuldan kaçıp gizlice eve gelmişsin gibi gergin bir halin var aptal kuş."
Gözlerim korku ve dehşetle sesinin geldiği yöne doğru ilerlediğinde ağzım beni şaşırtmayarak bir miktar açıdı. Yatağımın üstüne sırtüstü uzanmış, iki kolunuda başının altına birleştirmiş bana bakıyordu.
"Sen burda ne yapıyorsun?" Dediğimde gülmemek için dilini ağzının içinde gezdirdi. "Çık odamdan hemen!" Dedim çemkirerek. Yataktan kalkıp bana doğru yürüdüğünde kapının önünden yana çekilip gitmesini bekledim. Ellerini eşofmanının cebine sokup, sanki normal birşey yaşıyormuşuz gibi önümde durdu.
"Çıksana dışarı ya kıt mısın kaç kere tekrarlamam gerekiyor?" Gözünü kısıp yüzüme baktığında yutkundum. Asla havlu ile sarılı vücuduma bakmıyordu. Ukala bir şekilde gülümseyerek fısıldadı. "Korkma yavru kuş, dikkatimi çekmiyorsun." Dedi üstten üstten konuşarak. Kaşlarımı çatıp sakin kalmaya gayret ettim.
"Bana bak," işaret parmağımı tehdit edercesine salladım. "Eğer hemen şimdi bu odadan çıkmazsan, gözlerini oyarım senin." Bal rengi gözleri bana işkence etmeye yemin etmiş gibi parladığında bu tehdidimin ne kadar boş olduğunu anladım ve yıkıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA DERMAN
Novela Juvenil"Ve artık ben, kendi avuçlarımda, kendi felaketimin izlerini taşıyordum." ♫ Soğuk bir Eylül gecesi, Babası nefret ettiği bu hayattan göçüp gitmesine rağmen onun varlığına inan o kızın, o gecede dikkatini çeken bir iz; bir leke. Tek bir iz, tek bir l...