Selamlaarr! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Hiç uzatmadan bölümle baş başa bırakıyorum sizi. Oy ve yorum kısmı biraz daha artarsa çok motive olacağım. İkisini de eksik etmeyin ve keyifle okuyun!
LP - Lost On You
Madison Beer - Home With You
Taylor Swift - Exile feat. Bon Iver33. Bölüm: "NABZIMDAKİ KELEPÇE."
Kalp dediğimiz şey iki taraflı olmalı.
Siz hiç tek kanatla uçan bir cennet kuşu gördünüz mü?
Gözlerimi kapattığım vakit düşüncelerimin de kapanmasını beklemişimdir hep. İnsan yalnızca güvende olduğunu hissettiğinde bunu yapar. Ne lazımdı? Biraz huzur ve çokça güven. Bunu kaybedeli çok olmamıştı. Aslında hep güvendeydim fakat eksik olan şey huzurdu. Annemi hatırladım. Zar zor. Onu beklediğim çelimsiz günlerim çoğunlukla onu görmenin sevinciyle seviye atlardı. Annemin benim yanıma daha çok etkinlikler olduğunda uğradığını anladığımda kendimi çok zeki sanmış ve her etkinliğe beni götürebileceğini söylerdim. Annemi ikna etmek elbette ki kolay olmamıştı. İlk başlarda bu etkinlik fikrini felaket bulmuştu. Fakat benim için endişelendiğinden değil.
Etkinliklerde giyilecek elbiselere bedenim uymadığından.
Üstelik öte yandan babam; zayıf olduğumu ve gerçek anlamda sağlıklı beslenmemle ilgili öğütler veriyordu.
Ve ben, annemi seçtim.
Tam olarak altmış iki gün, salata, yağsız tavuk ve cevizle beslendim. Babam başlarda fark etmese de sonrasında şüpheye düşmeye başlamıştı ve en sonunda bunu her genç kızın isteyeceği bir şey olarak kabullenip karışmamıştı. Fikirlerime hep saygısı olurdu. Olması gereken de buydu. Arkadaşlarım makarna yerken tadını unutmuş gibi olduğum zamanlarım olmuştu. Kahve yoldaşım, su ise arkamı yasladığım ikinci elim. Annem elbiselere sığmaya başladığımı görünce gururlanmış, hemen ardından beni kendiyle birlikte etkinliklere götürür olmuştu. İnsanlar beni sevmeye başlayınca bunu daha sıkı yapmaya başladı, kilom gittikçe azalırken 49 kiloya ulaşır ulaşmaz midem hiçbir şey almamaya başlamıştı. Okuldaki beden eğitimi dersimde herkesin arada sırada yaşadığı gibi tökezleyip yere düşünce, derim çok inceldiği için kaburgalarım aşırı morarmış ve bu da babamın her şeyi öğrenmesine neden olmuştu. Belirginleşmiş kaburgalarımı gördüğünde yeşil gözlerine oturan o dehşeti unutamıyordum. İnsanların bana iskelet olarak seslenmesini de.
Her şey, annemin beni o lanet etkinliklere götürmesi için yaşanmıştı.
Geriye de babamın bana olan kırgınlığı, arkadaşlarımın arasında dönüp dolaşan dedikodularım ve tek bir çizikle canımı yakan kaburgalarım kalmıştı.
Annem geriye kalan hiçbir şeye dahil olmamıştı.
İşte tam bu yüzden, huzuru hiçbir zaman yakalayamadığımı anladım. Ailem yanımdayken bile aklımın başında olduğu zamanlarım, yarın kilo alacak mıyım, annem beni görmeye gelecek mi, kendimi ona nasıl yakın tutabilirim? Soruları ile geçmişti. Gözlerimi kapattığımda aklıma gelen korkunç görüntüler bunların tersini hayal etmemle alâkalıydı. Belki de babamın güzel kolları arasında dünyanın en dokunulmaz kişisiydim fakat huzurlu olmadığım âşikardı.
Şimdi o huzura çok yakındım.
Huzur burnumun ucunda, içime çekip ciğerlerime işliyorum çünkü benim buna ihtiyacım var.
Kollarımın sardığı beden huzurun merkeziyse burnuma dolan koku cennetin bana bahşettiği kapısının ardından gelen, hiçbir zaman solmayacak olan canlı çiçeklerin sert kokusuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA DERMAN
Novela Juvenil"Ve artık ben, kendi avuçlarımda, kendi felaketimin izlerini taşıyordum." ♫ Soğuk bir Eylül gecesi, Babası nefret ettiği bu hayattan göçüp gitmesine rağmen onun varlığına inan o kızın, o gecede dikkatini çeken bir iz; bir leke. Tek bir iz, tek bir l...