Sevginin bile ne kadar yakıcı olduğunu öğrendiğim andı o gece. Bedenim hastalığın etkisi ile ateşler içinde kalırken beni bu yangına daha çok yaklaştıran adamın, her şeye inat üzerime soğuk sular attığı geceydi. Oysa bilmiyordu, ne soğuk su ne de başka bir şey bu ateşi söndürürdü. Bu ateş ancak benimle o da yandığı zaman sönerdi, küle dönerek.
Sabah uyandığımda kendimi daha iyi hissediyordum. Boğazımda biraz acı dışında ateşim bile düşmüş gibiydi. Odada bulunan ve üzerinde bir battaniyenin olduğu koltukta Bartu'nun yattığını anlamıştım. Ama şimdi odada yoktu. Doğrusu saatin kaç olduğundan bile haberim yoktu.
Dün gece Bartu'nun giydirdiği kıyafetleri çıkardığımda üzerime daha kalın şeyler giydim. Hâlâ üşüyordum. Saçlarımı da taradıktan sonra Umut'u yattığı beşikten kaldırarak battaniyesine sardım ve odadan çıktım.
"Günaydın."
Salonda elindeki telefonla bir şeyler yapan Bartu'yu görünce durdum.
"Tünaydın." dediğinde sırıtıyordu.
"Saat kaç?" diye sorarken bakışlarım duvardaki saati buldu. "Hadi canım!"
"Evet. Nerdeyse akşam olmak üzere."
Bartu oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi ve hiç beklemeden elini alnıma koydu. "Ateşin düşmüş."
"Senin sayende. Teşekkür ederim."
"Lafı bile olmaz."
Ona gülümseyerek karşılık verdiğimde aklıma gelen ayrıntı gözlerimin kocaman açılmasına sebep oldu.
"Seher hanım nerede?"
"Gitti o."
"Ne? Nereye gitti?" diye sorarken mutfağa giden adamın peşine takıldım.
"Başka bir arkadaşı buraya yakınmış. Orada kalacakmış."
"Sabah bir şey dedi mi?" diye sordum. Sonuçta onu yalnızca Bartu uğurlamıştı.
"Ne gibi bir şey?"
"Bilmem herhangi bir şey işte." dedim omuzlarımı silkerek.
"Seni sorup sormadığını merak ediyorsan, evet sordu."
Ocağın üzerinde duran küçük bir tencerenin altını yaktı.
"Ne dedi?" Kucağımdaki bebekle birlikte yemek masasına oturdum.
Bartu uzanıp yukarı dolaplardan bir kase indirirken bir yandan da bana cevap veriyordu. "Seni sordu bende biraz halsiz olduğunu ve henüz uyanmadığını söyledim." dedi.
"Çok ayıp oldu kadına." derken yüzümü buruşturdum.
"Onun bunu sorun edeceğini pek sanmıyorum. Ayrıca sana tekrar teşekkürlerini iletti. Bizden oldukça memnun kalmış gibiydi."
İşte bu habere çok sevinmiştim ve keyfimde oldukça yerine gelmişti.
"Sonunda hazır. Al bakalım."
Dumanı üstünde koca bir kase çorbayı önüme bırakan adam Umut'u almak için uzandı. Onun kucağına verdiğim bebekle birlikte tam karşıma oturdular.
"Eline sağlık." derken çorbanın kokusunu içime çekiyordum. Oldukça lezzetli kokuyordu.
"Afiyet olsun."
Bir kaşık aldığım çorba boğazımdan geçerken biraz yakmıştı ama bunun kötü olduğunu söyleyemezdim. Tam tersine biraz acı da olsa şimdiden boğazımın yumuşadığını hissediyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAYSA
Ficción GeneralUmutsuz bir kadın ve hırsız bir adamın hikayesi. Kitap en başından değiştirilerek yeniden yazılıyor...