Kilitli Kapılar.

13.3K 520 14
                                    

    Sesi hesap sormaktan çok daha farklı bir tondu. Vücudu neredeyse benimkine değiyordu. İşte şimdi yandın Kainat, bir çeneni tutamadın. Sanki anlamayınca öğrenmek istemeyecekti.

    Burun burunaydık, kaçacak yerim yoktu. Ne olurdu büyülü güçlerim olsada kapıdan geçseydim. Tamam, pes ettim ne olacaksa olsun.

    "Kibirli şehir ayısı dedim." Kafasını çok az uzaklaştırdı. Sonra bir adım geri çekildi.

    Beni ilk kez görüyor gibi baktı. Ben olduğum yerde kaldım, suratına önce hafif sonra kocaman bir gülümseme yayıldı ve kahkaha atmaya başladı. Evet baya bildiğiniz kahkaha atıyor.

   Kızmadı da, komik mi buldu acaba? Yok ya bu adam kesin başka bir şeye gülüyor. En sonunda kahkahası hafifledi, tekrar gülücüğe dönüştü.

   "Bir an için gizemli olduğuna inanmıştım, gerçekten Kainat." Ne, ne diyor bu ya? ne gizemi? "Ama kusura bakma, çalışanlarımla ilişki kurmam." Ne? Ne saçmalıyor bu ya? Şasırarak ona baktığımı görünce devam etti. "Ne? İlk bu yola başvuran sen değilsin. Daha önce de gizemli, beni kaba bulduğunu söyleyen, ters davranarak dikkatimi çekmeye çalışan kadınlar oldu. İlk değilsin yani, daha orijinal olmanı beklerdim."

  Bu adam onu etkilemeye çalıştığımı mı sanıyor?

     "Siz neden bahediyorsunuz?"

   "Kainat saklamaya çalışma, bana aşık olan ilk kadın değilsin." Son cümleleri şarkı söyler gibi uzattı.

   "Sen ne saçmalıyosun?" Artık yeter, dosya tamam, yemeğe yollamaması tamam. Ama bu kadarı çok fazla. Bağırmaya başladım ve gayet bilinçli. Şaşırmış suratıma baktı. Evet yakışıklı, evet çok yakışıklı, ama asla benim tipim değil. Aşıkmış. "Sen kendini ne sanıyorsun ya? Ne aşığı, küfretsen daha iyiydi. Bu ne terbiyesizlik, ne hadsizlik."

  "Doğru konuş, patronun var karşında."

   "Öyle davran o zaman. Beni itham ettiğin şeye bak. Sana aşık olduğumu söylemen hakaret olur bana."

   Daha fazla konuşturmamak için kapıya yöneldim. Kolu çevirdim ama açılmadı. Sinirden sanırım, sakinleş Kainat. Tekrar denedim yine açılmadı.

   "Uğraşma boşuna, kilitli."

    Ne? Ama en son ben girdim odaya. Ona döndüm hala bana öfkeyle bakıyordu. Öfkeyle. Asıl sinirli olması gereken benim. Nasılını, nedenini sormadım.

   "Aç şu kapıyı hemen." Sesim hala yüksek çıkıyordu.

   "Rica et."

  Yok artık ya, bu adam gerçekten pislik.

  "Ya bu kapıyı açarsın, ya da ben bu şirketi başına yıkarım."

   Bana öfkeyle bakmaya devam edip telefonunu eline aldı. Bir iki şeye dokundu. Odanın kilit sistemi mi varmış?

   "Çık, seninle yarın konuşacağız."

   "Beni yarın bulursan konuşursun." Bir de hala işe geleceğimi düşünüyordu. Kibirli şehir ayısı, her dilde.

                      🍬🍎🍬🍎🍬🍎

   Kapıyı kıracasına açtım. Evini içinde bir o yana bir bu yana dolandım. Oturup sakinleşmek gerekti, öyle de yaptım. Ben bu adamı niye çekiyordum ki ya, nasılsa ailem bana para yolluyor. Bir süre daha idare ederdim onunla, sonra da daha iyi bir patronun olduğu, daha iyi bir şirket bulabilirdim. Onun olsun referansı.

   Ellerimi saçlarımda dolandırırken telefonum çaldı. Çantamı içeri girerken kapının yanındaki çiçek desenli tekli koltuğa atmıştım. Kendimi o kadar yorgun hissediyorum ki, sanki bir iki adım değil kilometrelerce yürüyordum.

ELMA ŞEKERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin