Üstümden sular akarken dün gece yaşananların bütün izleri de üstümden akıp gidiyordu. Oynadığım oyun onu bana getirdi hem de beklediğimden daha güzel şekilde. İlk öptüğüm an, beni itip tokat atacağını bile düşünmüştüm. Ama bana tamamiyle teslim olmuştu. Aklıma geldikçe suratımda aptal gülümseme oluşmasını engeleyemiyordum.
Suyun altındaki düşüncelerimi ve şu an Kainat'ın hala yatağımda olduğunu bilme hissini içeriden gelen kırılma ve küçük nida böldü. Suyun sesinden zor duymuştum. Kainat, uyanmış mıydı? Yanında göremeyince gittiğimi sanıp eşyalarımı parçalıyor olabilir miydi? Sanmıyordum, o diğerlerine hiç benzemiyordu.
Suyu kapatıp başka ses var mı diye dinlerken bir yandanda yanımdaki asılı havluya uzanıp belden aşağımı kapatacak şekilde sardım. Duş kabininden çıkıp, giyinme odamı geçtim. Kapıyı açtığımda Kainat giyinmiş elinde ayakkabılarıyla, çıplak ayaklarıyla yavaşça odamın kapısına doğru gidiyordu. Hayır! Kaçıyordu.
"Olduğun yerde kal." Dedim yüksek sesle. Hırsız gibi bir an ellerini yukarı kaldırınca neredeyse kahkaha atıyordum.
Yine ağır adımlarla bana doğru döndü. Bir an yutkundu, korkudan sandım ama korku değildi. Dün geceki gibi beni izliyordu. Kapıya kolumu yaslayıp yine izlemesine izin verdim. Dün geceki gibi uzun sürmedi. Hızlıca gözlerini kaçırdı. Utanıyor muydu? Hadi canım, dün geceden sonra beni çıplak görmeye mi utanıyordu?
"Nereye böyle?" Diye sorunca tekrar baktı ama gözlerini suratım da tutmaya çabaladı.
"Şey... Saat geç olmuş... benim işe yetişmem lazım." Dedi.
Ciddiydi. "Daha saat erken." Yavaşça ona yaklaşmaya başladım. "Önce bir kahvaltı yapalım." Yaklaşmaya başlayınca bir adım geri atmaya başladı. "Ben götürürüm seni." Derken daha da yaklaştım, o daha da kaçtı. Ben daha, "Kainat kapı..." diyemeden sırtı kapıya çarptı. Bel oyuğunu "Off," deyip tuttu. Anlaşılan kapı kolu beline çarpmıştı. Hızlıca gittim bu kez yanına.
Dünkü gibi ben ona yaklaşınca nefes alış verişi hızlandı. Göğüsü inip kalkmaya başlayınca gözlerim bir an oraya kaydı. Belini çarptığı yerden tutup hafifçe okşarken daha çok yaklaştım.
"İstersen gitmeyebiliriz bu gün şirkete." Dedim etkiyi arttırmak en buğulu sesimle. Dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. Aslında daha fazla öpmek istedim ama garip bir şekilde çekindiğini hissettim.
"Olmaz... bu gün önemli bir toplantınız var. Hem benim önce eve gidip hazırlanmam da lazım. Yani ben giderim." Deyip arkasını bana dönüp kapının kolunu tuttu. Onunla birlikte bende davrandım elini kapı kolunun üstünden tutup kendimi yan duvara doğru yaslayıp ona baktım.
"Kainat, sakin ol." Bir elimle yüzüne düşen saçı kulağının arkasına attım. "Ben götüreceğim. Ama önce giyineyim, geç otur." Dedim.
Cevap vermesini beklemeden kapı kolundaki elini oradan alıp sıkıca tutup, yatağa doğru götürüp, oturttum.
"Bekle giyinip geliyorum." Dedim.
"Giyinmenize gerek yok." Deyip tekrar ayağa kalktı. Ona imayla baktım. Suratı al al oldu.
Kulağına iyice yaklaşıp aynı buğulu sesi takındım. "Ben de böyle kalmayı tercih ederim. Ama sen giyinmişsin." Deyip muzip ifadeyle ona bakıp normal sesime döndüm. "Ayrıca dışarı böyle de çıkamam. İşe daha da geç kalırız, çünkü polislerin senin gibi çıplak vücudumu onaylayacağını sanmıyorum." Deyip dudaklarına kısa bir öpücük daha konduracaktım. Tabi hızla yatağa oturmasaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA ŞEKERİ
RomanceBirbirine zıt iki insanın karşı konulmaz aşkına hazır mısınız? Sanırım evet dediniz? O halde sizi duygusal, zeki, güzel, çalışkan Kainat ile inatçı, zeki, yakışıklı, ama ilişkilere karşı, hatta zayıflık olarak gören Pars'ın aşk serüveni ile baş baş...