Yeni asistan

15.1K 573 50
                                    

     Kahvaltımı yaparken bir yandanda telefonumdan maillerimi kontrol ediyordum. Dün gece fazla kaçırmadım ve gayet zinde uyandım. Bunu bir yere not almalıyım. "Çok içmezsen sabah zinde uyanırsın."

   "Omletin hazır."

   "Ellerine sağlık nezoş."

   Nezoş aslında Neziha, yardımcım, yine döktürmüş. Keyif düşkünüyüm bu yüzden şirketede geç gidiyorum. Omletimi de mideye indirdiğime göre artık hazırlanabilirim.

    Odama çıktım. Banyoya girip uzun uzun duşumu aldım. Banyodan, giyip odasına geçtim. Çekmeceden iç çamaşırımı giyindim. Takımlarımın olduğu askılığa gidip  haki rengi takımı aldım. Pantolonunu giyip üzerine siyah gömleğimi seçtim.

   Kırmızı kordonlu saatimi ve gümüş ince tokalı kemerimi taktım. Ceketimi elime alıp çıktım. Yatak odamdaki büyük aynada son kez bakıp, gömleğimin üst düğmesini açtım kravat takmayı oldum olası sevmezdim, böylesi daha iyiydi.

   "Nezoş çıkıyorum ben."

   "Tamam oğlum, akşama istediğin bir şey var mı?"

    "Sen ne yaparsan yap ben severim."

     Arabama bindiğimde aklıma dünkü facia geldi yine, bugün daha dikkatli olacaktım yolda. Kesinlikle yalnış yola girmeyecektim. O kızı Allah bir daha çıkarmasın karşıma.

   Trafik beklediğim kadar yoğun değildi. Yirmi dakikada varmıştım. Programım yoğun değildi sanırım, birazdan Kader'den öğrenirdim. Tabi ya Kader bana yeni asistan bulmuştu. Artık onun bana yaptığı geçici asistanlık bugün son buluyordu.

   Gerçi son üç ayda altı asistan değiştirmiştim. Her gelen asistan bir süre sonra beni etkilemeye çalışıyordu. İş anlamında değildi ne yazık ki bu çabaları. Evet çapkın bir adamım ama çalışanlarımla asla hiçbir ilişkiye girmem. Diğer türlü başıma bela oluyorlarken bir de bunu çekemezdim. İşin aslı bir kere ağzım yanmıştı o işten. Bir borsa şirketindeki çalışanlaydı ve kızın yüz bulamayınca attığı iftirayla uğraşmıştım.

    Özel asansörüme binip ofisimin olduğu kata çıktım. Yeni asistanımın kapısı açıktı. Ama kendisi oda da değildi.

   Kendi odama girdim. İçerideki görüntüyü beklemiyordum tabi ki. Masamın yanında yere eğilmiş dizlerinin üzerinde bir kadın vardı. Görüntü baya iyiydi. Masanın üstüne baktığımda kahvemi ve gazeteleri orada görünce dizlerinin üstündeki kadının asistanım olduğunu anladım.

  Masanın üstündekileri fark ettiğime bakmayın gözlerimi karşımdaki manzaradan nasıl ayırdım bende bilmiyorum. Sanırım aradığını buldu, çünkü ayağa kalkıyordu. Arkasından bile vücudunun kusursuz kıvrımları anlaşılıyordu.

   Mürdüm rengi ceketenin üstüne dökülen kumral dalgalı saçları ile gerçekten harika duruyordu. Daha yüzünü bile görmedim ama bu kadınla bir gece için çalışanlarımla ilişki...

    Evet lafım yarıda kesildi. Çünkü asistanım bana döndü. Çirkin biri çıkmadı, tam tersine yeşil gözlü, dolgun dudaklı, beyaz tenli ve çıkık elmacık kemikleri olan nefes kesici bir kadındı. Ne yazık ki bu kadını daha önce görmüştüm.

   Daha bu sabah tekrar görmemek için dua ettiğim yeşil gözler meğer bir afete aitmiş, yüzüne hiç dikkat etmemiştim. Bunları düşünürken öyle bir dalmışım ki onun sesiyle kendime geldim.

    "Sen... sen ne arıyorsun burada?"

    "Ne?" Ben mi ne arıyorum, bu kız buranın kimin olduğunu bilmiyor mu?

    "Sapık mısın sen ya, takip mi ettin beni?"

  "Saçmalama, " dedim sonunda konuşmayı başarıp. "Benim kim olduğumu bilmiyor musun?" Güldüm, biraz da sinirden. "Hem birinin peşine düşeceği kadar güzel bile değilsin." Hayır tam olarak o kadar güzeldi.

   "Pis manyak iş yerimi de bulmuş. Çık. Çık yoksa güvenliği çağırırım."

    "Gerçekten mi? Hadi çağır." Dedim dediklerimi duymuyormuş gibi devam edince.

   "Bak, birazdan patronum gelecek ve ben senin yüzünden kovulmak istemiyorum. Defol."

   Ellerimi cebime sokup ona doğru bir adım attım. Sesim öz güvenli bir tonda, "Birincisi bence çoktan kovuldun. İkincisi Pars Pusatoğlu benim." Dedim.

    Gözleri fal taşı gibi açıldı. Baştan aşağı süzdü beni. Belli ki inanmıyordu. Ceketimin cebinden cüzdanımı çıkarıp içinden kimliğimi alıp uzattım. Aslında onu direk dışarı attırırsam inanırdı ama bu güzelliğin şaşkın hali daha keyif vericiydi.

    Kimliği görünce yutkundu. Utanmıştı, çünkü pembe olan elmacıkları şimdi kıpkırmızıydı.

   "Afedersiniz, ben bilmiyordum."

   Yanından geçip masama yaslandım. Gülmeye başladım, kadınların kim olduğumu öğrenince çark etmesi komikti.

   "Pardon neden gülüyorsunuz?"

   "Hepiniz aynısınız değil mi? Adımı öğrenir öğrenmez suçlu olduğunuzu kabul ediyorsunuz." Koca gözleri bana öfkeyle bakıyordu. Konuşmasına izin vermeden devam ettim. "Daha dün... Dünü bırak az önce küheylandın." Şimdi karşısına geçtim. Burnundan soluyordu. Boyu benden bir kaç santim kısaydı. Böylelikle ona yukardan bakabiliyordum.

   "Kusura bakmayın ama ben sadece az öncesi için özür diledim. Dün siz hatalıydınız ve bana hala bir özür borcunuz var."

   Ne bu ne cürret böyle, nereden buluyor bu cesareti?

   "Benim kimseye borcum yok. Şekerleri yolun ortasına seren sendin."

   "Ben onları sermedim, döküldü. Kırmızı da geçen sizdiniz."

   "Ben geçerken yeşildi." Bu nasıl açıklamaydı böyle, hem niye hesap verip konuşturuyorum ki bu ukalayı.

   "Öyle mi? Ben ışıklara baktığımda hala otuz beş saniyesi vardı. Bildiğim kadarıyla yeşil ışıkta üç saniye sürmüyor hemen kırmızıya geri dönsün."

   "Yeter. Çık dışarı kovuldun."

   "Beni kovamazsınız."

   "Anlamadım."

  "Sizinle tartışmam işle ilgili değil. Öncesiyle ilgili, işimle ilgili bir hata yapmadım. Yani beni şahsi çıkarınız için kovamazsınız. Bu etik değil. Ayrıca imzaladığım sözleşmede de yazıyor."

    Bu benim eklettiğim bir maddeydi. Fırat görünce gülmüştü ama benim için yaptıkları iş önemliydi ve tek hatalarına bile tahhamül edemezdim. Tekrar süzdüm onu. Benim silahım bana dönüyordu.

  "Peki," dedim köşeye sıkışıp. "kovmuyorum seni... şimdilik. Ama illa ki işinde hata yapacaksın." Diye tehdit ettim. "Nasılsa yapacaksın?"  Geçip yerime oturdum. Bilgisayarı çalıştırdım. Elim hala sinirden titriyordu, kafamı kaldırıp baktığımda hala masanın yanındaydı. "Ne bekliyorsun?"

   "Günlük programınızı bildireceğim."

   Bugünkü programımı anlatmayı bitirdiğinde gözüm kahveme takıldı. Demek bana karşı gelip ukalalık yapardı, bende onu bunu yaptığına zevkle pişman ederim o halde. Odadan çıkıyordu, demek ki Kader ona her şeyi anlatmıştı.

   "Dur." Tekrar masanın yanına geldi. "Adın ne senin?"

   "Kainat. Kainat Turna."

   "Kahve güzel olmamış, git yenisini yap."

   "Ama kahveyi makine yaptı."

   "Kim yaptı diye sormadım. Git yenisini hazırla."

   Derin bir nefes aldı. Merak etme güzelim sana bu nefeslerden daha çok aldıracağım, hatta nefes bile aldırmayacağım.

    "Emredersiniz efendim."

ELMA ŞEKERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin