"...Yani Niye özür dilediğini anlamadım, ama bozuntuya vermedim anlayacağın." Dedim.
Fırat'a bu gün olanları, anlatırken bir yandan da ona viski doldurdum.
"Benim asistanla laflıyorlar, ara sıra. O söylemiştir." Dedi ben bardağı önüne koyarken. Mutfağımı salondan ayıran, sadece büyük siyah mermer tezgâhı ve Fırat'ın oturduğu, bar tipi yemek masasıydı. Normal yemek masası pencerenin köşesindeydi ama hiç kullanmamıştım. Şimdi ben barmenlik yaparken Fırat karşımda oturuyordu.
"Nasıl yani? Ne demiş olabilir ki Funda?"
Derin nefes aldı. "Senin yemeğe gittiğini öğrenince, yüzüm değişti, sorunca geçiştirdim bende, unuttum iptal olduğunu söylemeyi diye."
"Vaay, bilmeden kurtardın beni." Dedim ellerimle masaya dayayıp.
"N'apacaktım. Patronunuz asistanını yemeğe çıkarmak için, bildiği halde gittimi deseydim. Bir sürü dedikodu çıkmasına izin mi verseydim?" Dedi sinirle.
"Çıkarsa çıksın, ne olacak ki?"
Ayağa kalktı, bana öfkeyle bakınca şaşırdım.
"Tabi canım, senin umurundamı ki. Şirketin kapısı taşlanır, her akşam başkasıyla fotoğrafın çıkar." Diye bağırmaya başladı. Şaşırmış ona bakınca ses tonun şiddetini biraz düşürdü. Biraz. "Biraz büyü artık Pars, böyle devam etmekten vazgeç." Deyip büyük, siyah, yarım daire tipindeki koltuğa oturdu.
Bir şey olmuştu. Bu kadar kızması normal değildi. Masada bıraktığı bardağı alıp yanına gittim. Bardağı tekrar önüne koydum. Başı öndeydi. Elimi dizine koydum.
"Fırat iyi misin?"
"Sonunda sordun. Kainat hanımdan sıra geldi, üç günlük kız bir anda hayatının odak noktası oldu."
Üç günlük kız sözü beni kızdırdı. Kimseye bu kadar saygısız konuşmazdı Fırat.
"Fırat. N'oldu?"
Önüne koyduğum bardağı bir dikişte bitirdi. Masaya sertçe koyup ellerini birleştirdi.
"Doktor Gamze'nin yumurtalıklarının tüp bebek için uygun olmadığını söyledi, çok zayıfmış bunun için."
"Ee bir tedavi, bir ilaç falan vermedi mi?"
"Verdi birkaç vitamin. Güçlensin diyeymiş, bence bizi geçiştiriyor." Deyip sırtını arkaya yasladı.
"Üzülme hemen, yurtdışına falan gidersiniz, oradaki doktorlarla konuşursun."
"Bende düşünüyorum, ama şimdi diyemem."
"Gamze nasıl?"
Başını geriye attı. "Kötü, yol boyunca ağladı. Ben evden çıkarken de pek farklı değildi. Göstermemeye çalışıyor ama..." uzunca nefes alıp verdi. "Onu öyle görmeye dayanamıyorum. Kendimi çok güçsüz, yetersiz hissediyorum."
Ben Fırat'ı hiç böyle görmemiştim. İşte aşk insana bunu yapıyordu. Gamze Fırat'ın bütün hayatıydı. Onunla tanıştıktan sonra hiç bırakmadılar birbirlerini, dört yıl olmuştu ama hala çok seviyorlardı. Ama işte mutluluklarına bu şekilde gölge düşüyordu.
"Üzülmeyin hiçbir şey bitmiş değil."
"Sana söylemesi kolay, böyle dertlerin yok."
"Haksızlık etme, senin derdin benim de derdim. En iyi doktoru araştıracağım, söz." Bana yandan bakıp gülümsedi. "Hadi kalk dışarı çıkalım kafan dağılsın."
"Yok be oğlum. Kız evde ağlıyor ben eğlenmeye mi gideceğim."
"Tamam, yarın gidelim. Gamze'yle birlikte gelirsin, onuda kafası dağılır. Yarın akşam gidelim."
"Gelmez ki."
"Sordun mu?"
Bana bakıp güldü. Ayaklanınca bende kalktım.
"Sorarım ama söz vermiyorum."
"Gelsin ısrar et. Hem benim bildiğim böyle durumlarda morali de yüksek tutmak lazım." Dedim kapıya yürürken. Askıdan ceketini alırken yan bakıp sırıttı.
"Ne? O kadar da değil, bende bir şeyler biliyorum."
Yüzü iyice güldü. Yanıma gelip sarıldı.
"Oğlum pislik falansın ama iyiki varsın."
"Güzel iltifat, sevdim."
"Ee, nereye gideceğiz yarın."
"Heh şöyle, Nila'ya gidelim. Orası güzel."
Anlaştıktan sonra evden çıktı. Benim de düşüncelerimi aynı kişi işgal etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA ŞEKERİ
RomanceBirbirine zıt iki insanın karşı konulmaz aşkına hazır mısınız? Sanırım evet dediniz? O halde sizi duygusal, zeki, güzel, çalışkan Kainat ile inatçı, zeki, yakışıklı, ama ilişkilere karşı, hatta zayıflık olarak gören Pars'ın aşk serüveni ile baş baş...