Önce sağ sonra sol yumrukları arka arkaya savurdum. Çenemden akan teri elimin tersiyle silip, aynı hızla torbayı yumruklamaya devam ettim.
Niye buluşmuştu ki onunla, ne öğrenmek istemişti? Bana hala güvenmiyordu belki de. Bu ihtimali düşündükçe daha da hırslandım. Alper'in dediği gibi doğru zamanı bekliyordum. En doğru zamanda bana tamamen bağlandığı zaman olmalıydı. Böyle olursa, kolayca bırakamaz şans verir diye umuyordum.
Aklıma geldikçe yumruklarıma tekmeler karıştı. Torba bir arkaya bir bana geri dönüyordu. Geldiği gibi de yumrukla geri gidiyordu.
"Patlatmaya niyetin yoksa bırak artık Pars!" Dedi hoca.
"Patlarsa alırım hocam." Deyip tersledim.
Yanıma gelip kum torbasıyla arama girdi.
"Bu kadar zaman sonra gelip iki saattir kum torbası yumrukluyorsun. Bir yerin sakatlanacak. Sonra yine gelirsin." Dedi.
Tartışmaya girersem kaybedeceğimi bildiğim için üstelemedim. Soyunma odasına gidip soğuk suylanduş aldım. Bir şey yapmam gerekiyordu. Onu kaybedemem.
Dolaptaki yedek temiz eşofmanları giyip, üzerimdekileri boş çantaya doldurup, sırtıma attım. Dışarı çıkmak için spor aletlerinin olduğu bölümden çıkmam gerekiyordu. Bir sürü insan aletlerin üstünde çırpınıyordu. Birkaç adım atmıştım ki, onu gördüm.
Sert bakışlarını bana yönlendirmiş hızlı adımlarla geldi.
"Pars bey. Sizi uzun zamandır göremiyorduk!." Dedi alay ederek. Ama sesi zehir gibiydi.
"Git işine Feraye." Deyip yanından uzaklaşmaya çalıştım.
Önüme geçip durdurdu. "Beni o gün öyle bırakmanın hesabını vereceksin. Hala unutmadım." Dedi tıslayarak.
O kadının şirkete geldiği ve Kainat'ın bitirme kararını duyunca aptal gibi ona gitmiştim. O beni öpüp soymaya çalışırken, öylece durmuştum. Sonra bu yaptığımın Kainat'a ihanet olduğunu fark edip, hızla terk etmiştim evi. Birkaç kez küfürlü mesaj yollamıştı ama ondan beri ilk kez görüyordum.
"Ben kimseye hesap vermem Feraye, bence bunu unutma." Dedim.
"Beni hafife alma Pars. Canını nasıl yakacağımı biliyorum. Seni mahvederim." Dedi.
Yürüyüp gidecekken vazgeçip, tam yanında durdum.
"Elinden geleni ardına koyma. Ama yapacağın şey, beni mahvetmezse ben seni mahvederim." Deyip uzaklaştım.
🍎🍬🍎🍬🍎🍬
Eve girer girmez burnuma sıcak yemek kokuları doldu. Mutfaktaki masa çoktan kurulmuştu. Buzdolabı açıktı, Nezoş içinde bir şeyler arıyordu. Ne kadar güzel koksa da benim iştahım yoktu.
"Nezoş ben yemek yemeyeceğim. Masayı toplayıp, çıkabilirsin." Dedim merdivenlere yürüyüp iki basamak çıktım. Dolabın serçe kapanan kapağını sonra onu duydum.
"Hayatta olmaz, o kadar uğraştım." Sesi o kadar tatlı geldi ki, suratımda koca bir sırıtmayla döndüm. Mutfaktan çıkarak kapının önüne kadar gelip durdu. Yanına yaklaşıp sarıldım. "Bu artık bana kızgın değilsin mi demek oluyor?" Dedi aynı tatlı tonla.
"Hayır, değilim." Dedim, yeşil gözlerine bakıp.
Kızgınlığım zaten ona değildi. Kendimeydi. Onu kaybetme korkusunun hıncını yine ondan çıkarmıştım. O da gelip benden özür dilemeye çalışıyordu. Artık her şeyi anlatmalıydım. Yoksa daha kötü olacağını hissediyordum. Erteledikçe ben bu yalanın altında daha çok eziliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA ŞEKERİ
RomanceBirbirine zıt iki insanın karşı konulmaz aşkına hazır mısınız? Sanırım evet dediniz? O halde sizi duygusal, zeki, güzel, çalışkan Kainat ile inatçı, zeki, yakışıklı, ama ilişkilere karşı, hatta zayıflık olarak gören Pars'ın aşk serüveni ile baş baş...