Moralim bozuktu. Laptopum kucağımda izleyecek bir şeyler arıyordum. Berkem'e olanları anlatmıştım. Bana benimde biraz abartmış olabileceğimi söylemişti.
Tamam, biraz çakırkeyf olmuştum. Ama söylediklerini yanlış anlayacak kadar sarhoş değildim. Adam resmen aşkın menfaat olduğunu, daha iyisi olursa herkesin değişeceğini söylemişti.
Böyle bir adamla ben nasıl bir ilişki kurabilirdim ki, ben tam aşk insanıydım. Aşk hakkında böyle düşünen biri bana göre olamazdı. Olamazdı değil mi?
Burnuma taze patlamış mısır kokusu geline düşüncelerim yarım kaldı. Berkem bir kase ile mutfaktan yanıma gelip oturdu.
"Ne izliyoruz?" Dedi sırnaşarak.
"Affetirmeye mi çalışıyorsun kendini?!" Dedim yalandan surat asarak.
"Yoo, ben haklıyım. Adamı dinlemeden parlamışsın." Dedi yine.
Ters ters baktım. "Aşk için menfaat dedi." Dedim.
"Tam olarak böyle mi dedi peki." Diye gözlerini kısarak şüpheyle sordu.
"Yani, sayılır. Bana sende iyisini bulsan gidersin dedi mesela." Dedim kendimi savunarak.
"İyi de bu niye seni rahatsız etti. Sen ona şu an aşık değilsin ki." Dedi, gözlerimi kaçırdım bir an. Kafasını eğip görüş alanıma tekrar girmeye çalıştı. "Değilsin değil mi?" Dedi gülerek.
"Hayır." Dedim, doğru söyleyip söylemediğimden emin değildim. "Ama bu duygusuz bir ilişki istediğim anlamına gelmez. Öyle olsa onu tanımaya çalışmazdım."
"İyi de inanmaması aşık olmayacağı anlamına gelmez ki. Hem sen öğretirsin ona."
"Benim kimseye bir şey öğretmeye niyetim yok." Deyip konuyu kapattım.Bir saatlik bir film bulup, mısırlarımızı yiyerek izledik. Film bitince yediğimiz mısırlar midemin boş olduğunu hatırlattı. Berkem yeni uyanmış gibi gerildi. Dışarısı kararmıştı.
"Ben bir duşa giriyorum." Dedi uyuşuk sesiyle.
"Tamam. Sen çıkana kadar bende yemek hazırlayayım." Deyip onunla kalktım. O evde banyo olan tek odaya... yani benim odama geçti. Bende buzdolabının kapağını açıp önünde durdum. Ne pişirebilirim diye düşünürken, kapı çaldı.
Dolabı kapatıp kapıya gittim. Delikten baktığımda gördüğümden emin olamayıp, bir daha baktım. O'ydu. Zile tekrar basınca kapının yanındaki dar uzun aynada kendime baktım.
Kötü gözükmüyordum. Ev haliydi işte. Sonra bu düşüncemi de boş verdim. Kapıyı açıp dik dik baktım. Mahcup küçük bir çocuk gibi tebessüm etti.
"İyi akşamlar." Dedi.
"Neden geldin?" Geri adım atmayacaktım.
Bir adım daha yaklaştı. "Özür dilerim. Saçmaladım. Samimî düşüncelerim değildi. Niye söyledim öyle, onu bile bilmiyorum." Dedi.
"Yeterli bir bahane değil." Dedim. Bir elimle hala kapıyı tutuyordum.
"Biliyorum ama özürü olmayacak kadar ağır bir şeyde değil." Dedi.
Haklıydı. Bu kadarcık şeyi ben büyümüştüm. Berkem de haklıydı. Öğretmenlik konusunda değil, inanmasa da aşık olma konusunda. Ben ne diyeceğini bilemezken, Pars yeniden konuştu.
"Gerçekten özür dilerim. Güzel bir şeyler yapayım derken, yine batırdım." Dedi, bir adım daha atınca kapıyı bıraktım. Biraz yana çekildim. "Yemek yedin mi?"
![](https://img.wattpad.com/cover/243888405-288-k988815.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA ŞEKERİ
RomanceBirbirine zıt iki insanın karşı konulmaz aşkına hazır mısınız? Sanırım evet dediniz? O halde sizi duygusal, zeki, güzel, çalışkan Kainat ile inatçı, zeki, yakışıklı, ama ilişkilere karşı, hatta zayıflık olarak gören Pars'ın aşk serüveni ile baş baş...