Karacayı yeterince yordum, o bile artık yeter dercesine şaha kalktı koştururken. Eyerinden tutup ahırdaki yerine götürdüm, kapısını kapatıp alnını okşamaya başladım. Dün gece ki görüntü gözlerimin önüne geldikçe daha çok öfkeleniyorum. Bu yüzden Fırat'larla birlikte, Şükran Sultanın çiftlik gezilerine son dakika gelmeye karar verdim. Sevgilisi var. Ben bunu nasıl akıl edememiştim. Tabi ki öyle güzel bir kız yalnız olmazdı.
"Özür mü diliyorsun?"
Sesin geldiği yere döndüm. Fırat sinir bozucu şekilde sırıtmış birkaç adım uzağım da bekliyordu, yanıma gelmeye başladığında ona sinirli bir bakış atıp, tekrar Karacayı okşamaya başladım. "Yordun hayvanı, o nasıl koşturmak öyle."
"Özlemişim, at binmeyi. Fark etmedim." Deyip ona döndüğüm de sırıtma hala suratındaydı.
"Sakın dün geceden kaynaklı olmasın bu sinir."
Kaşlarımı çattım. "Ne oldu ki dün gece?"
"Kainat'ın yanındaki adam, onu gördüğün için olmasın?"
"Bana ne Kainat'ın yanındaki adamadan, saçmalama." Dedim sinirle.
"İyi canım, sen öyle diyorsan." Deyip seyislere göz gezdirip, tekrar bana döndü. "Başka bir şey daha var, gerçi Kainat kadar canını sıkmaz ama."
"Fırat," dedim dişlerimi sıkarak. Arkadaşınıza yumruk çakamamak tam bir felaket.
"Tamam tamam, kızma. Gamze'nin bir tanıdığı da geliyor yemeğe." Gülüşü azaldı.
"Ee gelsin, bana ne bundan?"
"Kız gelecek olan." Deyince ona döndüm.
Bilmem gereken ama akıl edemediğim bir şey daha, yine Gamze beni görücü usulü birisiyle tanıştırmaya çalışıyor.
"Bana niye önce söylemedin? Gelmezdim."
Omuz silkti. "Çünkü şimdi öğrendim. N'olacak sanki, tanış işte. Yarın nikah kıymayacaksın ya."
"Hiçbir zaman yapmayacağım onu zaten. Yahu istemiyorum, niye anlamıyor?"
"Bu sefer ortak çalışma, Babaannemin de haberi var."
Başımı yukarıya kaldırdım, çığlık atarsam ahırdaki atlar ürkeceği için tuttum kendimi. Karacanın anlını iki kez daha okşayıp, duvara yaslı duran Fırat'ı beklemeden önden çıktım. Tabi ki peşimden geldi.
"Bana kızma, bilsem uyarırdım." Dedi.
Cevap vermedim, çünkü doğru. Asla bana böyle emrivakiler yapmaz, çünkü kızdığımı bilirdi. Keşke karısının da anlamasını sağlasa.
Çiftlik evinin arka bahçesine sofra kurulmuş, mangal yakılmıştı. Başında da çiftliğin kahyası vardı, mangal onun işiydi her zaman. Yine her zaman ki yerinde, baş köşede yerini almıştı, Şükran Sultan. Biraz ilerleyince Gamze ve yanında tanımadığım, sarışın bir kadın gördüm. Fırat'ın bahsettiği kız olduğuna şüphe yoktu.
Hanım hanımcık giyinmiş, tam bir aile kızı. Onlara bakmadan Şükran Sultana doğru gidip, arkasından omuzunu tutup yanağından kocaman öptüm. Ben öpünce sıçradı ama bana bakıp güldü.
"Geldi bizim haylaz, bak İnci'cim bu Pars." Deyip ilk dakikadan tanıştırmaya girişti. Eh be Şükran Sultan, ben daha seni yeni gördüm.
Kız yerinden kalkıp yanıma doğru gelmeye başladı. Siyah sıfır kol, kalın askılı, boynuna kadar kapalı, mütevazı bir elbise giymişti. Elbisesinin minisi diz kapağını bir santim ancak geçiyordu. Yine Kainat geldi aklıma, dün geceki minicik mavi elbisesi.
"Ben İnci memnun oldum." Deyince kız düşüncelerimden sıyrıldım. Bende uzattığı eli tutup sıktım.
"Pars." Kısa ve net. Ve inan hiç memnun olmadım.
"Etler hazır Şükran hanım."
"Tamam. Pars Fırat hadi oturun. İnci'cim sen Pars'ın yanına geç." Dedi ben sağ taraftaki sandalyeye elimi atarken. Gamze'nin yanında oturuyordu işte ne güzel.
Ne yazık ki nezaket kurallarını biliyordum. Kız benden tarafa gelince kendim için tuttuğum sandalyeyi, o otursun diye çekip, bende yanındakine geçtim. Kızdan gelen ağır parfüm kokusundan yüzümü buruşturdum. Şişeyi kopmlemi sıktın be kızım bu ne?
Tabağına ızgarada pişmiş etleri doldurmaya başladım, doğru düzgün kahvaltı da yapmamıştım ve şu an tek istediğim şu güzel pişmiş etleri yemekti. Tabi ki Gamze bana bunu da çok gördü.
"İnci Pars'ın bardağına içecek koyar mısın?"
Bakışlarımı ona çevirdim. Bana gözlerini kısıp yalandan surat yaptı. Sohbet açmaya çalışacaktı. İşte başlıyoruz.
"Ne içersin?"
Varsa büyük bi bira. "Soda alayım."
Sodayı bardağa boşaltma bahanesiyle iyice dibime girdi. Bu nasıl parfüm ya?
"İnci de işletme mezunu senin gibi, iki yılda yurt dışın da yüksek lisans yapmış." Dedi Gamze.
Bu kız kendi konuşamıyor herhalde. Ben sadece gülüp baş sallayınca, Gamze bu kez İnci'ye döndü.
"Pars'ın kendine ait şirketi var. Tamamen kendisi kurup büyüttü." Dedi. Bu kız kocasının şirkette ortak olduğunu unuttu galiba.
"Öylemi, ne üzerine?" Derken ağzıma ilk et parçasını atıyordum. Ama Gamze gözleriyle kızdan tarafa bakış atıp, cevap vermemi söyledi.
Sen ikimiz yerine de sorup cevaplıyorsun zaten. Kıza bakınca gerçekten cevap beklediğini gördüm, ama kesin biliyordur, mutlaka araştırmıştır, eminim.
"Genel olarak Mimarlık, ama farklı ticari sektörlere de giriş yaptık." Dedim.
"Aaa, babamla aynı sektörde sayılırsınız. Onunda bir yapı şirketi var." Kendisiyle ilgili bir şey söylese şaşardım. Babamın yapı şirketi var. O ne ya?
"Yapı derken?" Meraktan değil. Alttan Fırat ayağıma vuruyor konuşayım diye.
"Ya işte sahiplerinden arsa alıp bina yapıyorlar, sonra o binadan anlaşmaya göre daire veriyorlar, arsa sahiplerine."
"Mütait yani." Deyince Fırat öksürmeye başladı. Ona bakınca bana gözlerini patlattı.
"Şey... evet öyle de denebilir tabi."
Denebilir değil öyle. Herkes sessizleşti. Benim işime geldi çünkü tabağımın yarısını afiyetle yedim. Kız onunla ilgilenmediğimi anlayınca, yalandan telefonuna bakıp Gamze'ye çevirdi gözlerini.
"Gamze abla, ben bir arkadaşla buluşacağım, artık gideyim izninizle." Bana döndü kalkmadan. "Tekrar memnun oldum."
Sadece başımı olumlu anlamda salladım. Masadan kızı yolcu etmek için kalkan Gamze'yle göz göze geldim. Beni öldürmek istiyordu kesin. Onlar uzaklaşınca rahat bir nefes verdim.
"Sen adam olmazsın Pars." Dedi Şükran Sultan.
"Sadece evlenince mi adam olunuyor?" Dedim dudaklarımı çocuk gibi büküp. Kafasını iki yana sallayıp sadece güldü.
Çatalımı tekrar elime aldım, ama omuzuma aldığım darbeyle düşürdüm. Gamze sağ yanımda bana öfkeyle bakıp, Fırat'ın yanından dolanıp yerine oturdu.
"Tam bir öküzsün Pars, o nasıl davranmak öyle?" Diye söylenmeye başladı. Her zamanki lafları etmeye başladı ama vurduğu yer yandığı için duymadım."Bir daha hiç kimseyle tanıştırmayacağım seni."
"Sahi mi? Bana gerçekten bu iyiliği yapacak mısın?" Deyince Fırat kahkaha atmaya başladı. Gamze ona bakınca sustu.
"Sana artık hiçbir şey demiyorum, ne halin varsa gör."
Soda dolu bardağımı kadeh kaldırır gibi ona doğru kaldırdım. "Teşekkürler. Ve elin bayağı ağır." Deyince kendini tutamayıp o da güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA ŞEKERİ
RomanceBirbirine zıt iki insanın karşı konulmaz aşkına hazır mısınız? Sanırım evet dediniz? O halde sizi duygusal, zeki, güzel, çalışkan Kainat ile inatçı, zeki, yakışıklı, ama ilişkilere karşı, hatta zayıflık olarak gören Pars'ın aşk serüveni ile baş baş...