Sütlaç

10.8K 449 16
                                    

  Kahvenin yanına mı? Yok ya, önüne doğru. Yok canım, biraz çaprazın da. Alt tarafı tatlı, dursun işte masanın üstünde, o nasılsa görür, alır, yer. Ne uğraştım.

  Saçma sapan bir heyecan yapıyordum, delirdim iyice, hep Berkem yüzünden. Patronum tatlı istedi yaptım getirdim, niye başka manası olsun ki?

   Ben saçma fikirlerimi kafamda döndürürken içeri girdi. Yine koyu renk bir takım giymişti. Bu kez lacivertti, içine siyah bir gömlek giymişti. Saçları yine aynı şekilde düzenli, sadece önü dağınık bırakılmıştı. Ve yüzü geçen gece klüpten çıkarken gördüğüm yüzle aynıydı. Öfkeli.

   Bana resmen bakmadan geçti, masasına geldi ama oturmadı.

   "Günlük programımı biliyorum, çıkabilirsin!" Dedi.

    Benim hafta sonu bıraktığım patron bu değildi. Sesindeki tonlama hiç hoşuma gitmemişti, ama neyi olduğunu soracak değilim, bana ne zaten. Konuştuğunda arkamı dönmek üzereydim.

   "Bu ne?" Dedi, başıyla masasına bıraktığım sütlaç'ı gösterip.

   "Siz istemiştiniz." Dediğimde bana ateş saçan gözleriyle baktı. Bu neydi şimdi?

   "Sen şaka ile gerçeği ayıramıyor musun? Al götür şunu!" Dedi, kaba sesiyle.

   "Ama ciddi misiniz demiştim. Israrla evet dediniz." Niye uzatıyorum ki, al çık işte, herif dengesiz.

   "Kainat, ben sütlaç istesem senden mi isterim! Benim evimde yılların aşçısı var. Söylerim o yapar, sen kendi işine bak!"

   Uzatmadım. Bir an için o güzel suratına Bir tane geçirmek istedim, ama o ayrı. Alıp çıktım odasından. Kendi odama geçip, tezgahın üzerine sertçe bıraktım. Zaten bu tezgaha ne zaman nazik bıraktım ki, bir şeyi. Ahh! Cuma günü, çünkü bu herif o zaman kibar olmaya karar vermişti. Ellerimi tezgaha dayadım.

   Niye bu kadar sinirlendiğimi bilmiyorum, içimde derinlerde bir sızı oldu. Bağırdığı için miydi? Elmacı kemiklerime akan sıcak sıvıyı fark edince şaşırdım. Ne yani ben bu herif yaptığım sütlacı yemeyip, bir de bağırdı diye mi ağlıyorum?

   Saçmalama Kainat, sen neler yaşadın ağlamadın. Farkında olmadan elimin tersiyle gözlerimi sildim. Harika ellerim simsiyah oldu. Hızlıca asansörlerin karşısındaki kadınlar tuvaletine girdim. Kadınlar diyorum, çünkü burayı yapan mimar, Pars Pusatoğlunun ne kadar bencil olduğunu bilmediği için, burayada çoklu bir tuvalet yapmış.

   Aynanın karşına geçtim. Maskaram göz altıma akmıştı, elimle silince daha aşağısını da batırmıştım. Birkaç peçete alıp dağılan kısımları toparladım. Makyaj çantamı getirmemiştim. İyice sildim, göz makyajımı. Odamda otururken hallederdim.

   Tekrar odama dönerken, onun odasına bakmak istemedim. İç duvarlarda camlıydı. Beni ağlarken görmemiştir değil mi? Lütfen görmemiş olsun.

   Odama girip çantamdan maskaramı ve makyaj aynamı çıkardım. Onu tekrar sürerken, Funda'nın sesiyle irkildim.

  "Kolay gelsin." Dedi.

   "Sağ ol."

   "Yemeğe çıkıyor muyuz diyecektim." Dedi yine.

   Tek derdim buydu zaten. Bir sen eksiktin Funda.

    "Olur, ben tam saatinde binanın önünde beklerim seni gideriz." Gitmeliyiz yoksa kurtulamayacağım.

    "Tamam. Pars beye ne oldu bu arada?" Deyince sandalyele birlikte tamamen ona döndüm.

ELMA ŞEKERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin