Yeni patron

14.5K 562 4
                                    

    Hışımla odama girip not defterini masanın üzerine fırlattım. Evet, fırlattım. Artık nasıl bir günah işlediysem,  son iki gündür aksilik peşimi bırakmıyordu. Elimdeki fincanı kahve makinalarının yanında duran tepsiye koydum. Boşları koymak içindi, kat görevlisi saatte bir gelip topluyordu.

   Ama benim koyduğum fincan doluydu.  Kahve makinesi için hazır kapsül kullanılıyordu, belki de yıllardır içtiği kahve makinesinde yapılan kahveyi beğenmedi yeni patronum.

   Bugün daha ne kadar kötü olabilir? Kader hanımın dediği gibi patronumun gelmesine beş dakika kala kahvesini hazırladım. Günlük programını hazırladığım not defterimi, kahvesini ve günlük gazetelerini alıp odasına gittim. Masaya kahve ve gazeteleri koyarken kalemim yere düştü. Onu almak için eğildim ama masanın altına gittiği için zar zor alabildim.

   Kalkıp arkamı döndüğümde bir de ne göreyim. Elma şekerlerimi ezen şehir ayısı karşımda, şaşkınlıktan onun beni takip edip, dünkü tartışmanın öcünü almaya geldiğini sandım, ben bu yüzden ona ağzımı geleni saydırırken onun aslında patronum Pars Pusatoğlu olduğunu öğrendim.

    Evet. Doğru duydunuz. Kendisi benim patronummuş. O ukala benim patronum. Kaç kere tekrar etsem de inandırıcı gelmiyordu. Bir de dünkü olayda hala benim haksız olduğumu idda etmişti. Aslında istifayı basıp çıkmak geçti aklımdan. Ama bu pozisyonda, bu Holding de en azından üç ay çalışmak bana CV'lerim de çok yarar sağlardı, tabi beni durduran bu değildi.

    O şehir ayısının beni kovmasıydı. Evet. Beni kovdu. Ama ben ona bu zevki yaşatmadım. Bu şirketin onun tarafından koyulan kurallarını gayet iyi biliyordum, ki bunlardan biri işte hata yapan personele ikinci bir şans tanınmayacaktır Diyor. Yani beni işle ilgili bir hata yapmadan gönderemez ve şahsi çıkarı için kovamaz.

    Nasıl sinirliysem arkamdan gelen "Merhaba." Sesiyle irkildim. Arkamı döndüğümde sarışın güzel bir kadın kahverengi gözleriyle bana bakıyordu. Ben konuşmayınca sesine mahçup bir ton takıp konuşmaya devam etti. "Korkuttum mu?" Derken yanıma kadar geldi.

   "Hayır. Dalmışım."

   "Ben Funda, Genel Müdürün Asistanıyım."

   "Memnun oldum, ben de Kainat."

    Bana baktıktan sonra boşları koymam gereken tepsiye koyduğum kahve fincanına baktı. Tekrar bana çevirdi gözlerini.

   "Erken mi yaptın?"

   Erken mi? Ne alakaydı şimdi. "Hayır."

   "Niye geri yolladı o zaman?" Çünkü patronunuz kibirli bir şehir ayısı. Tabi bunu içimden söyledim.

    "Güzel olmamış." Gerginliğimi anlamsın diye gülümseyip. "Makine bozuldu galiba." Diye şaka yaptım.

   Ama o suratıma tedirgince bakıp kafasını Pars'ın odasına çevirdi. Tekrar bana bakıp biraz kısık sesle. "Ne oldu da ilk günden kızdırdın?"

   Anlaşılan patronum kızdığı personeline makinenin yaptığı kahveyi beğenmeyerek intikam alıyordu. Bunu düşünürken Funda'nın hala bana cevap bekleyerek baktığını fark ettim.

   "Bir şey yapmadım." Yalan değildi, ben ona bir şey yapmamıştım sonuçta. Funda sağ olsun fazla üstelemedi.

   "Tamam. Yardıma ihtiyacın olursa bir kat aşağıdayım. Öğlen de yemeğe birlikte çıkalım. Buradaki en iyi restoranları biliyorum." Deyip göz kırptı. Ve beni kahve makinesiyle başbaşa bıraktı.

   Kahveyi de, not defterimi de alıp odasına gittim. Kapıyı vurdum. Ses gelmeyince tekrar vurdum. Bilerek yapıyordu gıcık. Bir kez daha vuracakken "Gel." sesini duydum neyse ki.

    Ben içeri girince koltuğuyla birlikte bütün bedenini bana çevirdi. Aslında az önceki öfkemden fark edememiştim ama Pars baya baya yakışıklıydı. Siyah gür saçlarını anlına gelen kısmı dağınık geri kalanları ise hafif düzeltilmiş şekilde doğal bırakılmıştı, gözleri ela rengiydi. O kadar keskin bakıyordu ki bir an bir titreme hissettim. Hafif gür sakalları geniş elmacık kemikleriyle çok güzel duruyordu. Az önce karşımda dikilen görüntüsünden hatırladığım kadarıyla benden uzundu. Belki bir seksen ya da bir seksen beş, ya da daha uzun. Takım elbisesinin içindeki gömlek vucuduna yapışıyordu, yapılı güzel bir vücudu olduğu çok belliydi.

   Patronumla ilgili az da olsa güzel düşüncelerimi yine o bozdu. Çalışma masasına bıraktığım kahvesini, tekrar söylüyorum. Makinenin yaptığı kahvesinden bir yudum aldı.

   "Hmm... Fena değil." Fena değil mi? Makine yapıyor kahveyi, makine.

    "İsterseniz kahve makinesi için tamirci çağırayım, bozulmuş anlaşılan." Kusura bakmayın tutamadım kendimi ama altta kalmadı tabi ki.

   "Olur. Çağır bir baksınlar."

   Hala bekliyordum. Ama bir şey istese kendisi söyler sen sorma demişti Kader hanım. Gerçi çok konuşma da demişti o kuarlı çiğnedim, bunu çiğnemeye gerek yoktu. "İzninizle." Deyip kapıya yöneldim.

   "Kainat." Hadi bakalım. Ona döndüm. Gülümsüyordu. Ve gamzeleri vardı. Allah'ım niye bu yakışıklılığı bu herife layık buldun. "Senden son dört yılda girdiğimiz bütün ihalleri şirketlerine, tarihlerine ve tekliflerine göre düzenlemeni istiyorum."

    "Neden?" Hay senin... Sana ne?

    "Emirlerimin sorgulanmasından hoşlanmam."

   "Afedersiniz. Hemen başlıyorum." Dedim. Yine kapıya dönüyordum ki.

   "Sen gidip alma belgeleri. Ara getirsinler."

   "Emredersiniz." Bu kez başaracağım çıkacağım bu odadan, ne kadar az görürsem, konuşursam o kadar iyi. Ben daha kapıya varamadan kapı açıldı.

    İçeri koyu mavi takım elbiseli, Pars kadar yakışıklı (tamam ondan daha az) bir adam girdi. Beni süzüp direk Pars'ın masasının yanına geçip çalışma masası ve odasının genel dekoruna uygun olan siyah süet koltuğa oturdu.

    Bana bakarak. "Hanımefendi kim?" Dedi.

    "Yeni asistanım."

   "Öyle mi? Memnun oldum."

   Ben tam ağzımı açıcakken. "Yerinde olsam erken karar vermezdim." Dedi. Ben de misafiride şaşkın şekilde baktık. Tekrar o konuştu. "Holding'in Genel müdürü Fırat Kuzgun ayrıca ortağı, ikinci patronun yani."

    "Ben de memnun oldum efendim."

    "Arkadaşımın lafının aksine, ben şimdiden memnun oldum."

   Pars, homurtuyla karışık anlaşılmayan bir şeyler söyledi ama bu kez onu görmezden geldim.

   "Ne içersiniz?"

    "Bir duble expresso alırım aslında, zahmet olmazsa."

   "Olmaz." Bunu ben demedim. Bay kibirli şehir ayısı patronum dedi.

   Kibarlığımdan gülerek ama içimden söylenerek çıktım odadan.

ELMA ŞEKERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin