Sakın vazgeçme.

8.2K 310 1
                                    

   Kapıyı açtığımda görmeyi beklediğim, kesinlikle o değildi. Mavi gözleri ve kahverengi saçları ile karşım da durmuş, biraz çekingen şekilde gülümsüyordu. Ama onun çekingen olmasına gerek yoktu. Gamze'nin bu olayı bilmediğini söylediğinde ki, hali ve tavrı, beni doğru söylediğine inandırmıştı.

   Aptal gibi bir dakikadan fazla bir şey demeden ona baktım. Çünkü gerçekten aptallaşmıştım. Onu Pars'la ilişkimiz, -benim gerçek sandığım.- başladığında, çiflikte, kendi evlerine akşam yemeğine davet ettiklerinde ve benim kabusun olan, doğum gününden, başka bir yerde buluşup, görüşmemiştik. Fazla bir samimiyet ne yazık ki kuramamıştık. Ama şu an kapımdaydı.

    Evet hala kapımdaydı. Donmuş gibi durup, ne diyeceğimi bilemediğim için bekliyordu. Sonunda konuşma cesareti gösteren o oldu.

   "Merhaba. Vaktin varsa biraz konuşabilir miyiz?" Dedi en tatlı sesiyle.

    Pars'a ait olan, ya da yakın olan kimseyi görmek istemiyordum. Onun beni hiç sevmediğini hatırlatıyorlar ve canımı daha çok yakıyorlardı. Yine de Gamze'yi geri çeviremezdim. Hafif gülümseyip, çakılı kaldığım kapının önünden çekildim.

   İçeri girip, etrafı hızlıca süzüp, bana döndü. Gergin gülümsemeler yolluyordu. Minik suratı bunu yaptıkça daha çok geriliyordu.

   "Otursana." Deyip, onunla koltuklara doğru adım attım. O oturunca, her ev sahibesinin yapacağı şeyi yaptım. "Bir şey içer misin?" Sesim, o kadar kısık çıktı ki ben bile kendimi zor duydum.

   "Bir su alayım. Zahmet olmazsa." Dedi.

   Dolaptan cam şişeyi çıkarıp, bir bardak su doldururken elim titriyordu. Onun yanında bu kadar gerilmemin bir nedeni de hamile olduğumu bilmesiydi. Kaç gündür bunu düşünüyordum. Acaba Pars'a söylemiş miydi? Söylemiş olsa Pars kapıya geldiğinde mutlaka bahsederdi.

   Ben hiç karşısına çıkıp bizzat gitmesini istememiştim. Bu işi hep benim için Berkem yapmıştı. Ama -lütfen beni dinle.- derken, bunu bildiğini de söylerdi değil mi?

   Suyu ona uzatıp, tekli koltuğa oturdum. O yudumunu alırken, içimde daha fazla tutamadığım soruyu sordum.

   "Ona söyledin mi?" Dedim.

   Önce anlamamış gibi baktı. Sonra başını iki yana salladı. Bir an rahatlamıştım. O tekrar konuşana kadar.

   "Ama biliyor." Deyince rahatlayan ruhumun boynunda bir ilmek olduğunu, ve az önce Gamze'nin, ayaklarının altında ki tabureye tekme attığını düşündüm. Çünkü o kadar boğulduğumu hissettim.

   "Sen söylemediysen nereden biliyor?" Dedim, sesim titrek çıktı.

   "Bilmiyorum. Ama öğrenmiş. Hatta bebeği aldırmak istediğini de biliyor." Dedi.

   Evet, şu an ruhum ölmüştü. Ama bir yandan da anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmak üzereydi. Pars hamile olduğumu bilip, Gamze'yi benimle konuşmaya mı göndermişti. Belki de beni biraz olsun sevmişti.

   "Seni o..." Gamze kafasını iki yana sallayıp lafımı böldü.

   "Burada olduğumu bilmiyor. Ben Fırat'tan öğrendim. Seninle ben konuşmak istedim."

   Son kalan küllerimde savrulmuştu. Zaten bunu nasıl düşünmüştüm ki? Ne zaman öğrendiğini tahmin edebiliyordum. Belki Berkem ağzından kaçırmıştı. Ama bu sabah bana ne mesaj göndermiş, ne de açmadığımı bildiği halde yaptığı aramaları, tekrarlamıştı.

   Hamile olduğumu öğrendiğinde, tamamen geri çekilmişti. İyi de niye kapıma gelmişti ki? Niye aramaları kesmemişti. Hala sustuğumu, Gamze benimle neden konuşmak istediğini açıklarken fark ettim. Ona sormamıştım.

ELMA ŞEKERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin