Gizemli misafir

10.8K 401 3
                                    

    Dün olanlardan dolayı Pars'ın gelişini korkuyla bekliyordum. Resmen saçmalamıştım. Ama bunu o yapmıştı, onu kıskandığım fikrini o bana aşılamıştı. Hadi ordan, o mu dedi kızın üstüne tepsidekileri dök diye? Kendimi kandırıyorum. Ama bu nasıl oldu, ben bu adama sinir olurken nasıl ona bir şeyler hissetmeye başladım?

    Yok bu doğru olamazdı. Yakışıklıydı, fazla yakışıklıydı. Ama bu benim için yeterli bir sebep değildi. Berkem'in sözleri, Pars'ın itirafı, bu yüzden. Evet, evet kesinlikle bu yüzden oluyordu. Ondan hoşlanıyor olamam ki. O bana söylediği için oluyordu. O kaba, küstah bir adam sonuçta, git gelleri olan biriydi.

    Saatimi kontrol ettim, birazdan burada olacaktı. Hoşlanmıyorsun. Kalktım kahve makinesine bir kapsül koydum. Onun sinir bozucu sesi bile benim fikirlerimden iyiydi. Hayır ya hoşlanmıyorum.

     "Günaydın." Sesini duyunca kalbim yerinden fırlayacak gibi çarpmaya başladı. Sakin ol Kainat.

    Arkamı dönüp gülümsedim. "Günaydın, erkencisiniz." Sadece beş dakika, aptal mısın?!

   "Evet, erken de çıkacağım. Akşama misafirim var da."

    "Kim?" Aaa hayır ya sormadım değil mi? Lütfen sormadın deyin. Tek kaşı kalkmış bana gülerek baktığına göre sormuşum.    "Şey... işle ilgilimi diye sormuştum." Ne olur yesin.

   "Değil? Kahvem hazırsa getir lütfen." Deyip odasına girince tuttuğumu bile fark etmediğim nefesini bıraktım. Başım bela da, hem de büyük bela da.

   Kahve hazır olunca odasına gittim. Önüne bıraktığımda tek laf etmedi. Günlük programını okuduğumda da ağzını açmadı, ama gözleri üzerimden de ayrılmadı.

    "Kırmızı mı? Beyaz mı?" Diye sorduğunda çıkmak için ilk adımı yeni atmıştım. Ne sorduğunu anlamadan ona baktım.

   "Şarap. Gece misafirime hangisini ikram edeyim?"

   Banan e ya, niye bana soruyorsun? Tekrar gülümsemeye çalıştım.

   "Yemek yerken içmek içinse kırmızıyı tavsiye ederim." Dedim.

   "Hmm, bence de." Deyip sırıttı.

   Tekrar kapıya doğru hareketlendim.

   "Kainat." Kainat kadar taş düşsün başına. Ona döndüm.

    "Mümkünse öğle yemeğine çıkma. Erken çıkmam lazım, bir iki dosyayla, mimarların çizimlerine bakalım. Bitsin."

    "Peki, nasıl isterseniz." Dedim ve bu kez odadan çıkmayı başardım.

                      🍎🍬🍎🍬🍎🍬

   Gerekli dosya ve çizimleri alıp kapısının önüne geldim. Derin bir soluk aldım önce. Bunu yapamama gerek yoktu. Onu haklı çıkarıyordum, ya da kendimi kandırıyordum. Kapıyı çalıp onayını duyunca içeri girdim.

    Elim de dosyalar ve rulo halindeki mimar çizimleriyle bekledim. Eliyle karşıyı gösterdi, dün misafirinin üstüne kahve döktüğüm yeri. Dosyaları orta sehpaya bırakırken yavaşça yaklaşan kokusunu aldım. Arkamı döndüğüm de tam karşımdaydı.

   "Yiyecek bir şeyler söyledin umarım. Aç kalmayalım."

    Hayır ben hiç bir şey söylememiştim. Çalışacağız deyince aklıma bile gelmemişti. O erken çıkacaktı, bende sonra atıştırırım diye düşündüm. Benden cevap gelmeyince gülerek başını iki yana salladı. Masaya dönüp telefonu eline aldı.

    "Ne yersin?"

    "Bilmem, yani fark etmez."

    Ela gözlerini kısıp bana doğru yaklaştı. Az önceki mesafeden biraz daha yakındı.

   "Ne demek fark etmez? Ne yemek istiyorsun?" Dedi gözlerini dikerek.

  Fark etmez işte niye uzatıyor ki, hem bunun akşam misafiri yok mu? Benle uğarşacağına çalışsak ya.

    "Söyle." Diye emretti.

   "Tost." Aklıma ilk gelen şeyi söyledim.

   "Yemek dedim Kainat."

   Çattık ya. "Makarna." Dedim, yine ilk aklıma geleni söylemiştim.

   Sabır diler gibi başını iki yana salladı.

   "İyi, neli?"

    "Soslu." Dedim bir çırpıda. Dik dik bakınca düzelttim. "Domates soslu."

                    🍎🍬🍎🍬🍎🍬

   Yemekleri yiyip birkaç imzalanacak dosyayı halletti. Plastik tabakları, dosyaları masadan aldım. Rulo olan mimar çizimlerini masaya açıp kapanmaması için kenarlarına ağırlık yapacak küçük eşyalar koydum.

   Onu bu kadar ciddi çalışırken ilk kez gördüm, ve çok karizmatik duruyordu. Profilden istemeden yüzünü incelemeye başladım. Gayet düzenli orta kalınlıktaki siyah sakkaları, gamzesini biraz saklıyordu ama güldüğün de fark etmiştim.

   Çok düzenli şekilde kesilmişti, elmacı kemikleri tertemiz duruyordu, uzun kirpiklerini görünce kıskandım. Biz kadınlar o kirpikler için uğraşırken, erkeklerin kirpiklerinin hiç uğraşmadan bu kadar uzun ve güzel olması haksızlıktı. Ceketini çıkarmış, gömleğinin kollarını dirsek altına kadar katlamıştı.

   Gömleği vücuduna tam oturup bütün kıvrımlarını belli ediyordu. En azından göğüs kasları, anlaşılıyordu. Bir an onu gömleksiz hayal ettim. Evet bunu gerçekten yaptım. Birden sıcakladığımı hissedip, elimdeki kağıdı sallayarak serinlemeye çalıştım. Çok yakın oturuyorduk ve anında haraketimi, ya da hararetimi fark etti.

   Bana omuzunun üstünden bakıp, klimanın takılı olduğu duvara döndü. Bakışları tekrar bana döndü ama tüm bedeniyle.

  "Sıcak mı? Klima açık ama." Dedi.

   "Yok, ben biraz fazla sıcakladım." Bu nasıl cevap ya.

   Dudadığının bir tarafı yukarı kıvrıldı, tekrar çizimlere döndü. Birkaç dakika daha inceledikten sonra sarmaya başladı.

   "Bunlar olmamış, yeniden çizmeleri lazım." Deyip ayağa kalktı. Bende onunla birlikte kalkıp geçebilmesi için bir adım geri attım. Ama ayağım bu kez gerçekten takıldı, arkaya doğru düşecekken, sıcak eli belime dolandı.

   Ela gözleri bana bakarken, kalbimin sesini duymaması için dua ettim. Çok fazla yakındı, nefesini yakınım da hissedeceğim kadar. Kulağıma doğru eğildi.

   "Dikkat et! Ayağın çok sık takılmaya başladı." Dedi.

    Sıcak nefesinden çıkan sözleri önce anlayamadım. Bilerek yaptığımı mı sandı?

   "İsteyerek olmadı." Deyip, bir adım geri çekilip belime doladığı elinden kurtuldum.

   Gülüp masasına doğru geçip oturdu.

   "Tamam, yeterli çıkabilirsin?" Dedi.

   Hızlıca dosyaları topladım. Boş çöp tabaklarını da alıp kapıya ilerledim.

   "Kainat." Diye seslendi. Bilerek yapıyor. Dönüp gülümsedim. "Bana bir kahve daha getirir misin?" Dedi.

   Elimde bir yığın kağıtla odadan çıktım. aslında kaçtım.

ELMA ŞEKERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin