Kapıyı açıp gülümsemesine mi? Yoksa üstünde sadece tişört ve eşofman olmasına mı? Şaşırsam biledim. Benim burda ne işim var onu zaten bilmiyorum.
"Hoş geldin." Deyince kendime geldim.
"Kusura bakmayın, bu saatte geldim. Siz sabah geç geliyorsunuz, yarın ki toplantıyla ilgili dosyaları kontrol etmediniz. Onlara bakarsanız yarın aceleye gelmez diye düşünmüştüm." Hayır Berkem'in çok merak ediyorsan git öğren gazıyla geldim. Onun bilmesine gerek yok tabi.
"İyi düşünmüşsün." Deyip geçmem için kapının önünden çekildi. "Gelsene." Dedi ama ben haraket edemedim. N'apıyorum ben ya, ne işim var burada?
"Ben girmeyim hiç, misafiriniz evdeyse rahatsız olur."
Yüzündeki gülüş daha da büyüdü.
"Ben incelerken kapıda mı bekleyceksin? Olmaz öyle, gel hadi." Dedi.
İçeri adım atınca kalbim daha fazla çarpmaya başladı. Onun evini internette bile bulamamıştım. Aradığımdan değildi ama sosyal medya hesaplarında bile evinde görünen fotoğrafları yoktu. Gözlerim evdeki misafiri ya da ondan bir izi aradı. Belki de gitmişti çoktan. Bu saate kadar kalacak kadar önemli biri değildi belki de. Ben evi tararken sırtıma dokunan sıcak elle daha da ürperdim.
"Gel hadi." Deyip stüdyo tipi mutfaktaki bara benzeyen masasını gösterdi. Kendisi de mutfağa geçip kahve makinesine kapsül koydu. "Filtre kahvem yok. Sana da amerikano yapıyorum. İstersen başka bir şey ikram edeyim."
"Hayır hiç gerek yok. Siz dosyayı inceleyene kadar beklerim. Bir şey içmeme gerek yok." Dedim hızla.
"Olur mu canım? Misafirimsin. Açsan domates soslu makarna da var." Dedi alaycı bir gülüş takınıp.
Bir dakika misafiri miyim? Makarna, bu gün benim istediğim... Ne demek oluyor bunlar şimdi? Başımı iki yana sallayıp yine reddettim. Masanın üstüne koyduğum dosyaya göz atmaya başladı, arada bana kaçamak bakışlar attıkça yanaklarıma alevler toplanmaya başladı. Hiçbir önemi yoktu dosyanın, zaten Pars, Fırat'a bu konularda güveniyordu. Buraya geliş bahanesi olarak kullandığımı anlar mıydı?
Tabi ki anlardı. "Her şey yolunda görünüyor, Fırat zaten bakmadı mı buna?" Deyince daha çok kızardığıma eminim. Boynumu ovalamak için elimi kaldırdım ama havada yakaladı. "Buraya niye geldin Kainat?" Derken ela gözleri benimle dalga geçer gibi gülüyordu. Yutkundum.
"Ben sizin de bakmanız gerektiğini sanıyordum. Özür dilerim. Rahatsız ettim." Deyip kalkmak için elimi çekmeye çalıştım ama çok sıkı tuttuğu için çekemedim.
"İtiraf et, bu akşam ki misafirimin kim olduğunu görmek için geldin." Deyince kanımın çekildiğini hissettim. Anlamıştı.
"Hayır canım. Bana ne sizin misafirinizden? Ben sizin bakmanız gerektiğini sanmıştım." Deyip bu kez bileğimi elinden kurtardım. Üste çıkmak için sesimi yükselttim. "Siz ne sandınız bilmiyorum ama ben sadece iş için geldim. Lütfen iki de bir sizi kıskandığımı söyleyip durmayın, çünkü öyle bir şey yok." Deyip sinirlenmiş gibi masadan kalkıp, kapıya fırladım.
Tam kapıyı açmıştım ki, kapı tekrar kapandı. Bir anda sırtımı kapının iki yanında olan küçük dar pencerelerden birine yaşlı buldum. Kollarını başımın iki yanından pencerenin camına dayayıp bana baktı. Gözleri parladı dudaklarını yaladı.
Dudakları bir anda dudaklarımı buldu. Ben daha ne olduğunu anlayamadan ona karşılık vermeye başladım. Yapma Kainat, bu adamla olmaz. Sana göre değil, diye iç sesim bağırsa da bedenim onu dinlememekte kararlıydı. Sadece öpüşüyle bile alev alev yaktı beni. Alt dudağımı emip dişleriyle hafif hafif çekiştirerken, bende dudaklarımı iyice bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA ŞEKERİ
RomanceBirbirine zıt iki insanın karşı konulmaz aşkına hazır mısınız? Sanırım evet dediniz? O halde sizi duygusal, zeki, güzel, çalışkan Kainat ile inatçı, zeki, yakışıklı, ama ilişkilere karşı, hatta zayıflık olarak gören Pars'ın aşk serüveni ile baş baş...