Nefes almaya sadece akciğerlerimiz değil, ruhumuz da ihtiyaç duyar.
Bazı insanlar vardır. Onlara yaklaştıkça fark etmeden batarız karanlığa. Çağan da benim için öyleydi. Fark etmemiştim güzel anların bitip tamamen karanlığa batacağımı. Gerçi o karanlıktan da çıkmıştım. Ya da öyle sanıyordum. Kadere inanmasam da bugün olanlara kaderden başka bir ifade kullanamıyordum. Ona başka bir evrende bile yaklaşırken nefessiz kalıyordum. O korkunç gece gözlerimin önüne geliyordu.
Onu görmek sanki SBB'nin mavi bir denize dönüştürdüğü güzel sulara çamur bulaşıyormuş hissi veriyordu. Güzel rüyama kabus bulaşmış gibi.
Boynumu oynatmamamı söyleyen sağlık görevlisine aldırmadan göz ucuyla ambulansta hemen yanımda oturan Çağan'a baktım. Ne ara onunla aynı ambulansa binmiştik? Çocuklar, Tuğrul Bey'in yapacağı debut tanıtımı ve basın toplantısı için ambulansı bile bekleyemeden gitmişlerdi. Arabalar sigorta şirketleri tarafından çekilmişti. Çağan da kimsesiz kalan ben için ambulansa yanımda binmişti. Tam olarak bu şekilde olmuştu.
"Bundan öncede karşılaşmıştık öyle değil mi? Yanınıza birkaç çocuk gelip bana tavırlı davranmışlardı hatta." dedi gülerek. Cidden onunla birkaç kelime bile konuşmak istemiyordum. Sesi sinir hücrelerime batıyordu sanki.
Hastaneye geldiğimizde hemen röntgen ve mr çekip odaya yatırdıklarında bile yanımda kalmıştı. Burada bir yabancıyken neden benimle ilgileniyordu? Giriş işlemlerimi bile yapmıştı.
Kafamı yumuşak yastıkta oynatmadan uzandığım yerden dışarıyı izleyen Çağan'a seslendim. "Teşekkür ederim yardımlarınız için ama kalmanıza gerek yok. Üstelik hatalı olan da benim. Kusura bakmayın. Sigorta şirketi her şeyi halledecek, zararınız karşılanacak." Bir yabancı gibi, hiç tanımıyormuş gibi davranmak istiyorum. Hiç hayatıma girmemiş gibi.
Sandalyeyi yatağıma doğru çekip otururken kumaş ceketini düzeltti. Otururken hep bu hareketi yapıyordu. Ne diyorum ben? Önemli olan bu değil.
"Sorun değil. Zaten benim de bugün yapacak başka bir işim yoktu. Sanırım yakınınız da yok. Oysa bir çok hayranınız var." Her zaman bu kadar sinir bozucu muydu?
"Kimsesiz değilim. Sadece herkes meşgul ve ben bir yetişkinim."
Dizine yaslanıp elini çenesine koyduğunda gözlerini yüzüme dikti. "İnternette ve akşam ışığında gördüğümden daha güzelsiniz. Bu arada ben Çağan. Siz de Aybüke?"
Burada bile bana mı yürüyordu? Gözlerimi kapatıp şakaklarıma giren ağrıyı yok saymaya çalıştım. "Evet, ben Aybüke. İltifatınız için teşekkürler ama gitmenizi tercih ederim."
"Kadere inanır mısınız? Sizinle 2 kez karşılaştık. Bir kere daha karşılaşırsak o zaman size çıkma teklifi edeceğim."
Öğk! Kusmak istiyorum. Bu ne kadar da klişe bir cümleydi. Aşktan gözüm mü kör olmuştu da bu halini görememiştim? Üstelik seni tanımak istemesem de tanıyordum.
"Teşekkür ederim ama şu an erkekle ilgilenmiyorum." Artık gitse çok güzel olacak.
"Kızlardan mı hoşlanıyorsunuz?" Ses tonundan ciddi miydi yoksa espri mi yapıyordu anlamamıştım. Her halükarda onunla aynı ortamda olmak istemiyordum. O sıra odaya giren doktor beni kurtarmıştı.
"Durumunuz iyi sadece biraz boynunuzu incitmişsiniz. Bir hafta kadar dikkat edin yeter. Ağrınız olursa size yazacağım ağrı kesicileri alabilirsiniz. Protein türü beslenmenizi tavsiye ederim; et, balık gibi. Geçmiş olsun." Doktor çıktığında hemşire kolumdan bitmeye yakın olan serumu çıkardı. Minik acıyla 'Ay!' diye bağırırken Çağan'ın gözlerini başka yöne çevirdiğini gördüm. Doğru, onu kan tutuyordu. Eve gitmek ve onu bir daha görmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin SİHRİN Olacağım
FantasíaTanrı'nın bana verdiği ikinci bir şanstı belki de. Bu ikinci şansı pişman olmadan değerlendirebilecek miyim? Kötü bir gecenin sonunda ne olabilir ki? Aybüke de sadece evine gidecekti ama kader onu evine değil başka bir evrene götürdü ve en büyük ha...