Maskenin ardındaki bana ait. Sana kimse söylemedi mi?
Atalayla konuşmamızın ardından çayını bitirip ayrılmıştı. Ertesi gün ise eve gelene kadar her şey normal ve sessizdi. Normalliği bozan şey ise şu an kapımın önündeki kocaman kutuydu.
Üstü kırmızı kurdeleli siyah kutuyu önce şüpheyle daha sonra büyük bir merakla içeriye sürükledim. Kurdeleyi çözüp kutuyu açtığımda karşıma çıkan şeylere garip bir bakış attım. Taş işlemeli maskeyi kutudan çıkardığımda ateşi ilk defa keşfetmiş insan gibi baktım. Bu da neydi böyle? Ardından büyük kutuyu asıl kaplayan şeyi tutup kendim de kalkarak kaldırdığımda daha büyük bir şok yaşadım. Parlak, altın sarısı ve uçlarına doğru gümüş rengini alan ağır bir elbiseydi karşımdaki.
Elbiseyi koltuğun üstüne bıraktıktan sonra içindeki diğer kutuyu almak için eğildim. Açtığımda, gümüş elbise kadar ışıltılı gümüş rengi bir ayakkabı vardı. Ayakkabıları çıkardığımda kutunun içindeki kart gözüme çarptı. Parlak kartı açtığımda Atalay'ın yazdıklarını gördüm;
"Benim dışımda birinin daha aklını çelmemiz gerekiyor :) Sana çok yakışacağını biliyorum. Yarın seni almak için 22.00'de bekliyor olacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin SİHRİN Olacağım
FantasyTanrı'nın bana verdiği ikinci bir şanstı belki de. Bu ikinci şansı pişman olmadan değerlendirebilecek miyim? Kötü bir gecenin sonunda ne olabilir ki? Aybüke de sadece evine gidecekti ama kader onu evine değil başka bir evrene götürdü ve en büyük ha...