Kalbin ne istediğini bazen bilemeyiz; ne kadar bize ait olsa da. Bu yüzden hep hatalar yaparız. Önemli olan hatalarla dolu yolun sonunda yine de bizim için bekleyen birilerinin olmasıdır.
Arabada en arka koltuğa geçtiğimde Barış da hızlıca yanıma oturdu. Barış'ın bu çocuksu haline Atalay'ın güldüğünü gördüğüm de bende güldüm. Çünkü onun yüzünün asık olması istediğim son şeylerden biriydi. O benim buradaki ilk arkadaşım.
Atalay, sürücü koltuğunun yanındaki yolcu koltuğuna geçtiğinde bizim önümüze de Metin ile Akın oturdu. Yaklaşık 5 dakikadır resmen önümde gizli gizli flörtleşmelerini izliyordum. İçimdeki ses çığlıklar atarak "Omg!" diyordu. Akın, Metin'in elini kucağına alıp üstünde parmaklarını gezdirirken Metin'de gülmemek için kafasını cama yaslayıp küçük kıkırtılar çıkarıyordu. İkisini birden tutup yanaklarını sıkmak istiyorum! Resmen önümde dünyanın en sevimli shipi gerçek oluyordu!
"Neden sürekli gülümsüyorsun?" Barış'ın sorusuyla gözlerimi çocuklardan çekip Barış'a döndüm. O da gülümsüyordu oysa.
"Bir hayran olarak karşımdaki manzaranın ne kadar inanılmaz olağanüstü çılgın bir şey olduğundan haberin var mı?" dedim çok ciddi bir meseleden bahseder gibi.
Birden eli ile kucağımdaki elimi alıp avuçlarının içine aldı. Ardından eğilip ılık dudaklarıyla elime bir öpücük kondurdu. Bu ufak dokunuş kalbimi yeni uçmaya çalışan yavru bir kuşun kanatları gibi hızlandırırken tepki vermemek için gözlerimi kapattım ama Barış bununla kalmadı. "Peki bu bir fan için olağanüstü çılgınca bir şey mi?" diye kulağıma fısıldadığında tüm bedenim altüst olmuştu. Tüylerim bile diken diken olurken yutkundum istemsizce. Zafer kazanmış gibi dudağının bir köşesi yukarı kıvrılırken kafamı hızlıca başka yöne çevirip unuttuğum nefesi tekrar almaya başladım. Burada kesinlikle bu çocuk yüzünden öleceğim. Yaptığı hareketin hem ne kadar seksi hem ne kadar tatlı ve romantik olduğunun farkında mı acaba? Tekrar yüzüne baktığımda farkında olduğunu anladım.
"Ölüm sebebi olabilirsin. Senin için 'ölümcül suç aleti' denilmeli." dedim hala ellerini tutarken. Sessizce gülmeye çalışırken elimi ellerinin arasında tutup üstünü okşamaya devam etti. "Bu arada, Metin ile Akın'dan haberin var mı?" dedim konuyu değiştirmeye çalışarak.
O da amacımı anlamış gibiydi. Yüzüme garip baktıktan sonra konuştu; "Bilmem farkında mısın ama biz aynı grubun üyeleriyiz, aynı yurtta kalıyoruz.".
"Çok mantıklı. Peki bunu sorun olarak düşünüyor musunuz?" dedim. Aklımı başımdan alan durumdan uzaklaştığımızdan emindim.
"21. yüzyılda yaşıyoruz. İnsanların özel hayatlarının başkasını ilgilendirmeyeceğini bilecek kadar ileri bir yılda olduğumuzu düşünüyorum." dedi gülerek.
"Ama insanlar böyle düşünmüyor. Üstelik sizler ünlüsünüz." dedim. O sırada çocuklara baktığımda Metin ile Akın birlikte telefondan oyun oynadıklarını, Atalay'ın ise menajer Deniz ile sohbet ettiğini gördüm. Daha doğrusu onu oyalıyor gibiydi sanki. Çünkü arada arkasına dönüyordu. Arkada iki tane çift varken sanırım bu onurlu görev Atalay'a kalmıştı. İçimden ona teşekkür edip güldüm.
"Her şeyin bir bedeli var. Sen de ünlüsün. Binlerce takipçin var ve reklam filminde oynadın. Devam edecek misin? Yani reklam oyunculuğu ya da daha fazlasına." Barış'ın sorusu ile gözlerimi çocuklardan çekip Barış'a çevirdim. Yalan söylemek istemiyordum ama bu ilişkide doğru olan ne vardı ki? Sanırım yine doğruları söyleyemeyeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin SİHRİN Olacağım
FantasyTanrı'nın bana verdiği ikinci bir şanstı belki de. Bu ikinci şansı pişman olmadan değerlendirebilecek miyim? Kötü bir gecenin sonunda ne olabilir ki? Aybüke de sadece evine gidecekti ama kader onu evine değil başka bir evrene götürdü ve en büyük ha...