Geçmiş ve gelecek senin seçimlerinin sonucudur.
İki saatten fazla bir süre geçmişti ama hala bekliyorduk. Üstelik birçok grup aynı odadaydı. Ortam fazla kalabalık ve gürültülüydü. En azından klimalar çalışıyordu. Gözlerimi ve kulaklarımı kareografi için konuşan çocuklara çevirdim. Bu yaptıkları kaçıncı konuşmaydı aynı konu hakkında? Eminim onlarda sıkılmıştır. Menajer neredeydi? İçecek bir şeyler almaya gitmiştir belki.
Kameramı kapatıp kenara koydum. Ben bile yorulmuştum beklemekten.
"Ağlamak istiyorum! Ne zaman sıra bize gelecek?" Metin çocuk gibi sızlanırken Akın da sıkıntıdan ellerini saçlarına götürecek olup bozmaması gerektiğini hatırlayıp vaz geçiyordu.
"Bu kadar kalabalık olmasını beklemiyordum. Tüm bu insanları nasıl geçeceğiz?"
Umutsuzca etrafta dolanan Barış'ın koluna dokundum durdurmak için. Yaptığım hareketin farkına varıp hızlıca çektim. O da önce koluna sonra bana baktı. İstemsizce, sadece dolanıp başımı döndürmemesi için tutmuştum. Ama sanırım garip kaçtı.
"Böyle gerilmeyin. Siz bugünün kazananı olacaksınız. Sadece oraya çıkıp her zamanki yaptığınızı yapacaksınız."
Onlar kadar kendimi de rahatlatmaya çalışıyordum aslında. Onların kazanan olacağını bildiğim halde neden geriliyordum ki? O sırada su şişeleri ile gelen menajere döndüm. Neden bu kadar başıboş? Bana mı güveniyor anlamıyorum. Makyajlarını tazelemek için çantamı açtım.
"Makyajımız bozulmuş mu?" Akın, makyaj konusunda Metin'in tam tersiydi. Erkeklerin de güzel görünmek isteyip makyaj yapabileceğini düşünen birisiydi. Metin ise doğuştan yakışıklı ya da güzel değilsen makyajla da olamayacağını düşünüyordu. Gerçekten birlikte olmaları pek mümkün değil bence.
"Hayır, sadece tazeliyorum. Ne zaman sıra çocuklara gelecek?" derken menajere döndüm. Şakaklarını ovup nefes egzersizi yapıyor gibiydi. Bu benim tanıdığım menajer ile aynı kişi miydi?
"Bir grup daha çıkacak. Sonra sanırım sıra bizde."
Makyaj tazelemek için tam vaktiydi yani. Makyajlarını tazelemeyi bitirmiştim ki bizi, yani SBB'yi çağırdılar sonunda. İçim içime sığmıyordu cidden.
Menajerle beraber ayaklandıklarında elimi Akın'ın omzuna koydum.
"Siz kazanacaksınız. Çünkü siz çok çalıştınız ve elinizden gelenin en iyisini yaptınız. Korkmayın ve oraya ilk konserinizi vereceğinizi düşünerek çıkın!"
Atalay ağzını açarak alkış yapmaya başladı. "Menajerlik için başvurmaya ne dersin?"
Atalay'a gülerek baktım. "O konuma atanamadım maalesef. Hadi gidin ve efsane müziğiniz ile dansınızı onlara gösterin."
4 erkek ellerini ortada birleştirip 'SBB' diye bağırarak havaya kaldırdığında yumruklarımı sıktım. Gidin ve günlerini gösterin!
Bekleme odasındaki devasa ekrandan izlemek için menajerle ekrana yaklaştık. Sunucu onları tanıtırken jürilerden biri isimlerine güldüğünde bunun için utanacağını düşündüm. Yakında buna pişman olacaktı.
Müzik başladığında sahnede resmen ateş etmeye hazır bambaşka bir adam olmuşlardı. Onlar sahne için yaratışmışlar kesinlikle! Attıkları her adım, söyledikleri her şarkı kelimesi o kadar profesyönelceydi ki kazanmamaları imkansızdı. Sahne karşısındaki konuklar bile coşmuştu adeta. Verdikleri enerji inanılmaz yapıyordu atmosferi. Diğer gruplar ekrandan çocukları izlerken homurdanıyorlardı. İşte bu kazananı gördüklerinde çıkardıkları kıskançlık sesleriydi. Hepsi hayranlıkla onları izliyorlardı. Dansları ve sesleri insanı büyülüyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin SİHRİN Olacağım
FantasyTanrı'nın bana verdiği ikinci bir şanstı belki de. Bu ikinci şansı pişman olmadan değerlendirebilecek miyim? Kötü bir gecenin sonunda ne olabilir ki? Aybüke de sadece evine gidecekti ama kader onu evine değil başka bir evrene götürdü ve en büyük ha...