Gökyüzündeki yıldızların sayısı kadar birlikte günlerimiz olsun isterim.
Evimin balkonundan gelen sesler de neydi? Balkona koşup kapıyı açtığımda arkasına dönük ve ağlama sesleri çıkaran bir kadın gördüm.
"İyi misiniz? Siz kimsiniz?" Soruma ne cevap vermişti ne de bana dönmüştü. Birden balkon demirlerine çıktığında panikle ona koştum. Buz gibi tenine dokunduğumda irkilmiştim. "Bunu yapma! Sorunun neyse çözebiliriz." Sesimi inandırıcı ve samimi tutmak istiyordum.
Diğer eli ile elimi itmek için bana döndüğünde küçük dilimi yuttuğuma yemin edebilirdim. Çünkü kolunu tuttuğum kadın benden başkası değildi. Yüzü ve gözleri ağlamaktan kızarmış, oldukça bitik duran Aybükeydi.
Elimi itip kendini boşluğa attığında elbisesini tutmak için atılmıştım ki bende kendimi o boşluktan düşerken buldum. Ama aşağısı beton değil, su ile kaplıydı. Ölmeyeceğimizi düşünüp nefesimi tutup suya dalacağımı beklerken birden kendimi kocaman bir başak tarlasında ayakta dikelirken buldum.
Nereye gitmişti? Neredeydim? Korku ve panikle etrafıma bakınırken başak tarlasının ortasındaki yoldan bana doğru gelen bir kedi gördüm. Yanıma yaklaşıp kuyruğunu bacaklarıma sürttüğünde onun önceden gördüğüm dört siyah benekli calico kedisi olduğunu gördüm. Onu görmek beni nedense rahatlatmıştı.
Sevmek için eğilip tüylerine dokunduğumda dokunduğum yerlerden çıkan minik parıltılar beni hem şaşırtmış hem de kendine hayran bırakmıştı. Bu bir rüyaydı, eminim.
"Senin burada ne işin var ufaklık?" diye sordum.
"O ikisi dışında kimseye bir şey söyleme. Her bir insan senin için daha hızlı bir son olur." Bir hayvanın gerçek hayatta konuşması oldukça garip ve ürkütücü olabilirdi ama şu an ürkütücü olan bu kedinin konuşması değil, sözleriydi. Söyledikleri de neydi böyle?
Hızla ellerimi çektiğimde geriye, yere düştüm ama toprak pamuk kadar yumuşak bir his vermişti. Kedi, bana yaklaşıp kucağıma atlayıp yattığında ondan korktuğumu hissediyordum.
"Benden korkma. Sadece bu bedenin sahibine güzel ve mutlu bir son verip çık. Seni de ödüllendireceğim. Kimseye bu bedenin kısa ömründen bahsetme ve sadece sonuna kadar yaşa." Kedinin kulağıma yansıyan sözleri o kadar netti ki rüya olup olmadığından emin olamadım. Gerçek olabilir miydi?
Kucağımdaki kedi parıltılara dönüşüp yok olurken irkildiğimi hissettim. Birden yer yok olmuştu ve ben sanki gök yüzünden yere düşüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin SİHRİN Olacağım
FantasyTanrı'nın bana verdiği ikinci bir şanstı belki de. Bu ikinci şansı pişman olmadan değerlendirebilecek miyim? Kötü bir gecenin sonunda ne olabilir ki? Aybüke de sadece evine gidecekti ama kader onu evine değil başka bir evrene götürdü ve en büyük ha...