SSO - 40

325 14 69
                                    

Seninle tanıştığıma mutlu oldum. Umarım sen de mutlusundur.


Bütün gün peşimden yavru köpek gibi ayrılmayan Barışla birlikte vakit geçirmiştik. Dediği gibi birlikte film izlemiş, kitap okumuş, yemek hazırlamış ve sohbet etmiştik. Ama bazen çok sinir bozucu davrandığı oluyordu. Su içmek için kalktığımda bile peşimden geliyordu. Lavaboya giderken de peşimden gelmek için ayağa kalktığında onu durdurup peşimden gelmemesi için tembihlemiştim. 

"Yurtdışında konser vermek nasıl bir duygu?" diye sordum bacaklarına kafamı koyup koltukta uzanırken.

"Hımm..." Parmağı ile saçlarımı oynuyordu. "Doğrusu buradaki konserlerden pek de farklı hissettirmiyor. Şarkıların dili fark etmeksizin aynı duyguları hissediyoruz. Ama ilk yurtdışı konserimizde düşük doz sakinleştirici almak zorunda kalmıştım." dedi gülerek.

"Şimdi ise oldukça normal olduğunu söylüyorsun. İlk çıkış yaptığınız günü hatırlıyorum da sizin kadar ben de heyecanlıydım. Biliyorsun, sizin hayranınızım aynı zamanda."

"İmza ister misin?" dediğinde gülmeye başladım. 

"Onun yerine çocuklarla birlikte bir akşam yemeği yiyelim bir gün. Metin ile Akın'ı da çok özledim. Hayran olarak değil, ablaları gibi yakın olduğum çocukları. Ama onların hatırlamayacağını eminim." dedim ve sesli şekilde nefes verdim.

Kahkaha atmaya başladı. "Abla mı? Çocuklar normalde senden daha büyük, biliyorsun değil mi?" 

Elimle yavaşça bacağına vurdum. "Dalga geçme. Ciddiyim." dedim dudaklarımı büzerek.

"Tamam, kızma. Çocuklar da dünden beri gruba sürekli mesaj atıp seni soruyorlar. Tanışmak istediklerine eminim." Onlarla yeniden tanışmak çok garip olurdu. O zamanki gibi saf olduklarını da sanmıyorum. Ah... Dalga geçemeyeceğim. "Yarın akşama ne dersin? Benim evimde?"

"Senin evinde mi?" Sanırım erkek arkadaşının evinin koca şehirde nerede olduğunu bile bilmeyen tek kişi bendim. Kafasını olumlu anlamda salladı. "Ama evini bilmiyorum." dedim.

"Arabamı burada bırakacağım. Navigasyonda ev adresi kayıtlı. Araba kullanmayı biliyorsun zaten." dediğinde duraksadım. Bir yabancının arabası değildi biliyorum ama sonuçta benim arabam da değildi.

"Sen nasıl döneceksin?" diye sordum yattığım yerden doğrulurken.

Önüme düşen saçı kulağımın arkasına götürüp nazikçe yanağımı okşadı. "Yarın sabah Atalay alır." Atalay... Uzun süre yüzüne rahatça bakabileceğimi hissetmiyordum. Doğrulduğum gibi tekrar bacaklarına kafamı koydum. Bu hareketim yüzünde kocaman gülümseme yaratmıştı. "Yanından hiç ayrılmadan durmak istiyorum." dedi.

"Tuvalete giderken bile mi?" dedim az önce yaptığı şeyi hatırlatıp gülerken. Kafasını olumsuz anlamda sallarken o da gülüyordu. "Ben de hep senin yanında kalmak istiyorum ama yarından itibaren tekrar sorumlulukları olan iki yetişkin olacağız."

"Kış mevsiminde olduğumuz için konserimiz yok ama geçenlerde yeni bir şarkı çıkardık ve sürekli radyo ya da televizyon programlarına katılıyoruz. Gelecek hafta yurtdışında bir televizyon programına davetliyiz. Sanırım 2 3 güne döneriz." Gelecek hafta mı? Çok az kalmış. Gerçi 2 3 gün diyor. Ölmem diye düşünüyorum. "Ne düşünüyorsun?" diye sordu.

Senin SİHRİN OlacağımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin