SSO - 11

721 210 209
                                    

Aşk cesaret ister. Ben korkağın biriyim ama yine de seni sevebilir miyim?


-Aybüke'nin İlk Evreninde- Tarih: 21 Eylül 2016 - Barış'tan;

Zincirden yapılma yeleği sırtıma geçirirken yeleğin ağırlığı ile ofladım. Böyle aptalca kıyafetleri giymemiz gerekiyor muydu? Sadece Koreli idollerin videolarını izleyip ufak bir hevesle stajyerliğe başvurmuştum ancak bu kadar zor olacağını bilmiyordum. 2 yıl deli gibi çalışıp sonunda çıkış yapmıştık ama şimdi de gösterişli kıyafetler giyip makyaj yapıyorduk. Bunun yanında sürekli yeni koreografiler de öğreniyorduk. Çok yorulmuştum şimdiden. 

"Hadi sahneye çıkma zamanı." Ellerini çırpıp kapının önünde bize seslenen Deniz abiye baktım. Bugün ilk hayran buluşmasından önce onlara tek şarkılık bir konser de verecektik. Çok bir beklentim yoktu gelen sayısı için ancak grubun en küçüğü olan Akın, fazla heyecanlıydı ve eğer beklediği gibi olmazsa çok üzülebilir.

"Tamam tamam geliyoruz." diye söylenen Atalayla beraber kalktım. Şimdi sahne zamanıydı. 

Mikrofonları elimize alıp sahneye çıktığımızda 150-200 kadar insanın varlığını görmek yine de güzeldi. Daha kötüsünü bekliyordum aslında. Şarkımızı söyleyip dansımızı bitirdiğimizde yazı ve kalplerle dolu pankartlar kalkmış ve isimlerimizle seslenip çığlık atan hayranları görmek nefes nefese kalan bedenime enerji veriyordu. Bu kesinlikle harika bir duyguydu. 

Menajerimiz, bizleri bir kaç komik konuşmadan sonra imza için ayrılan bölüme götürdüğünde sıraya giren insanların hiç bitmemesini istedim. Sonsuza kadar onlar için imza atabilirdim!

"Bu efsane bir gün değil mi sence de?" 

Heyecanla konuşan Metin'e döndüğümde gülümsedim. "Evet. Kalbim yerinden çıkacak sanki. Var ya, bütün çalışmalarımıza değmiş gibi." Gerçekten de değmişti. Sözlerim yüreğimden geliyordu.

Sonunda hayranlarla masamız arasındaki engel kaldırıldığında insanlar imza için ilerlemeye başladı. İlk sırada benim olmam çok garipti. Bir hayran için ilk imzayı ben atıyordum! İlk kez bir sanatçı olarak imza atıyordum! Neredeyse hepsi kız olan hayranlar sırasıyla imzalarımızı alırken ellerimizi tutmak ya da onlarla konuşmalarımızı istiyorlardı. Garipti ama onların bu tatlı heyecanı çok hoşuma gidiyordu. 

"Merhaba! Şey, elini tutmak istemeyeceğim çünkü eminim bu seni sıkmıştır. Sadece bir kere fotoğraf çekilebilir miyiz?" Kafamı imza attığım posterden kaldırıp beyaz teniyle uyumlu açık kahverengi saçlarını tepeden topuz yapmış kıza baktım. Sıradan olan yüzünde bir ayrıcalıkmış gibi duran yeşil renk gözleri gözlerime parıl parıl bakarken tatlı bir koku gibi olan sesi tüm dikkatimi kendine çekmişti. Dudakları yukarı kıvrılırken ortaya çıkan gülüşü evdeymiş gibi hissettiren bir şarkı gibiydi. Kalbim az önceki heyecanımdan farklı atıyordu. Nefesim kesiliyordu. Sahnede dans ederken bile böyle değildi. Çıkış yapacağımızı öğrendiğimde bu kadar heyecanlanmıştım sanırım. Ona bakmak istiyorum. Ona sonsuza kadar bakmak istiyorum.

"Ne?" diyebildim sadece şaşkınlıkla yüzüne bakarken. Atalay kolumdan dürttüğünde kendime gelmem gerektiğini fark ettim ve gözlerimi gözlerinden çekip telefonuna baktım. "Fotoğraf? Neden olmasın?" Bunu söylememle gülümseyip yanıma geldi ve yan yana olan fotoğrafımızı çekti. Saçlarından gelen çiçek kokusu burnumu gıcıkladı. Belki de kalbimi. Neydi bu? İlk görüşte aşk mı? Hemen adını sordum. 

"Aybüke. Benim biasım sensin. Fotoğraf ve imza için teşekkür ederim. Sizi her zaman destekleyeceğim!" 

Bias? O neydi ki? İyi bir şey sanırım bana böyle gülümsediğine göre. Menajer, Aybüke'yi diğer üyelere doğru yönlendirdiğinde arkasından bakmamak için zor tuttum kendimi. Kameralar bizi çekerken onun ardından bakıp kalmam iyi yorumlara yol açmazdı. Ah! Neden daha önce tanışmadık ki seninle?

Senin SİHRİN OlacağımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin