Hayallere ulaşmak kolay değildir.
SBB'u sahnede parıl parıl parlatacağımı söyleyip ne ara bu hale geldim?
Cv kağıdımı alıp bu dünyadaki bilgilerimi kontrol ettiğimde bazı şeyler farklıyken bazı şeyler ise aynıydı. Adım, soyadım ve kaldığım evimin adresi aynıydı ancak 1997 değil 1993 doğumluydum ve okuduğum okullar farklıydı. Ve ben ülkede ünlü bir makyaj youtuberıydım. İnanamıyorum cidden. Belki de inanabiliyorum. Çok kafa karıştırıcı. Başka biri nasıl bir tepki verirdi ki bu duruma? Sinirle saçlarımı kaşıdım.
Şirket binasının önünde kaldırımda oturmak bir çözüm değildi. Eve gidip dinlenip biraz daha düşünmeliydim. Hatta önce bir telefon almalıydım.
Sanırım 2020'de yaşarken 2020 telefonlarına alışmıştım çünkü 2016'da bu telefonlar oldukça eski geliyor. Neyse, SBB'nin yanında olmak 2016'ya dönmemi telafi edebilir, öyle değil mi?
Eve geldiğimde küçük evimin çok faklı bir tarzda döşendiğini görmek kısa bir şok yaşatmıştı. Her yerde makyaj çizimleri, makyaj malzemeleri ve tarzım olmayan mobilyalarla doluydu. Pembe koltuklar mı? Ömrüm boyunca böyle bir koltukta oturacağımı düşünmemiştim. Kesinlikle beni yansıtmıyordu. Bilgisayarı açtığımda beni direk Youtube kanalım karşıladı. Vay canına. 2016 için gerçekten iyi bir takipçi sayım vardı. Gerçekten de 2016 yılındaki ben olsaydım, bu youtube kanalı aklımı çelebilirdi.
Her şey biraz garipti. Bu kabul edilebilir derken fark ettim ki şu an ne SBS şarkıları dinleyebilirim ne günlük haberlerini izleyebilirim ne de videolarını izleyebilirdim. Aman Tanrım! İşte bu benim için bir cezaydı! Şimdiden moralim bozulduğunda ya da mutu olduğum zamanlarda ne dinleyeceğimin derdine düştüm.
Kahvemi hazırlayıp oturduğumda kendim ile ilgili olan şeyleri incelemeye devam ettim. Bu makyaj çizimleri bana mı aitti gerçekten. Geldiğim yerde acaba ölmüş müyümdür? Peki ya Çağan? O beni özlemiş midir? Öldüysem üzülmüş müdür? Sanırım ne kadar kızsam da ben onu özlemiştim. Aptal olduğumu daha öncede söylemiştim değil mi? Böyle birini nasıl hala sevebilirim? Ama yaklaşık 2 yıldır beraberdik, hemen unutmak elbette kolay olmayacaktı. Bunu da biliyordum.
Süzülen gözyaşlarımı sildim ve elimi alıştırmak için sahne makyajlarını denemeye çalıştım. Rengarenk far paletleri, çeşit çeşit cilt ürünleri ve zengin işi sulu boya seti gibi dudak ürünleri... Hangi kız bu görüntü karşısında heveslenmezdi ki?
En son saate baktığımda saat gece 3'e geliyordu. Uyumalı ve yarına güçlü bir şekilde uyanmalıydım. Ellerimi ve cildimi temizleyip yatağa uzandığımda yarın çocukları görebilme umudum yeşerdi. Bu umut midemde kelebeklerin uçuşmasına sebep oluyordu resmen. Sanki hayatımın aşkıyla ilk defa buluşacakmış gibiyim.
Gözlerimi sıkıca yumup uyumaya çalıştım ama düşüncelere engel olamıyordum. İnsanlar her zaman ikinci bir şans elde edemezlerdi. Bense hayatımın en değerli şansını elde ettim. Belki Tanrı'ya yalvarışımın bir ödülüydü belki de sokakta beslediğim kedilerin bir armağanıydı. Bilemiyorum bu büyülü dünyaya nasıl geldiğimi. Ama ölmedim ve bu çocuklara iyi bakmak için kendimi adayacağım. Onlarla belki dost olabilirdim. Gerçi ben kimim ki? Neyse Atalay gibi her zaman umut dolu olmalıyız.
-----------------------------------------------------------------------------
Binaya adımımı atıp karşılaştığım herkese selam vererek makyaj odasına gittim. Gönül hanım beni gülümseyerek karşıladığında bende onu gülümseyerek karşıladım. Bu kadın gerçekten de sıcakkanlıydı.
"Günaydın Aybükecim."
"Günaydın Gönül hanım."
Elindeki fırçaları asistana uzatıp yanıma gelip tekrar ellerimi tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin SİHRİN Olacağım
FantasyTanrı'nın bana verdiği ikinci bir şanstı belki de. Bu ikinci şansı pişman olmadan değerlendirebilecek miyim? Kötü bir gecenin sonunda ne olabilir ki? Aybüke de sadece evine gidecekti ama kader onu evine değil başka bir evrene götürdü ve en büyük ha...