SSO - 34

329 19 116
                                    

Kulaklarımı tıkadım geçmişe. Sessiz sedasız yok olacağım bu dünyadan.

Ofise geldiğimde aklımı işe vermekte zorlanıyordum. Sürekli diğer bedendeyken yaşadıklarımı hatırlıyordum. Merak edip o zamanki youtuber Aybüke'yi ve çıkan manşetleri araştırdığımda hiçbir şey bulamamıştım. Sadece küçük bir takipçi kitlesi olan Aybüke'nin günler sonra evinde ölü bulunduğu haberi vardı. Ne kadar yalnız şekilde ölmemiş olsa da yine de burada her şey farklı gelişmişti. Belki de paralel evrenler gibiydi; orası farklı, burası farklı bir dünyaydı.

Neyse, en azından bana kimden hamile olduğumu soranlar ya da sürekli ölüme yaklaşan bir bedenim yoktu artık. Bir dakika. Zaten bütün insanlık her gün ölüme yaklaşmıyor mu? Felsefe yapma zamanı mı sence şimdi kızım?

"Daldın yine bir yerlere. Bir erkek nasıl seni bu kadar yıkabilir? Şaşırtıyorsun beni." Cihan Bey'e gözlerimi devirdim. Hiç onunla uğraşacak kadar havamda değildim. "Tamam, tamam. Kızma."

"Size kızmıyorum. Kendime de kızmıyorum. Artık yeni bir sayfa açtım zaten." dedim tekrar işime dönerek.

"Ne zamandan beri?" Bunu ciddi soruyor gibiydi. 

"Bugün otobüsten indiğimden beri." dedim hissiz bir tonda. Sanırım dalga geçtiğimi düşündü çünkü gülerek bana arkasını dönerek odasına doğru uzaklaştı.

Akşama kadar Barış ve Atalay'ın evleri için çalışırken yeni bir hayata adım attığımı kabullenmek zorlaşıyordu. Ama mecburdum. 

Akşam saat 6'ya geldiğinde çantamı toparlayıp kimseyi umursamadan ofisten ayrıldım. Kararmış gökyüzünde parıl parıl parlayan dolunaya baktım. Belki de eve gitmek yerine sıcak bir şeyler içebilirdim. 

Karşıma çıkan bir kafeden sıcak bir kahve alıp soğuk hava yüzünden insanların pek uğramadığı bir parka gidip bankta oturdum. Yoldan geçen arabalar da olmasa oldukça ıssız bir yerdi. Barış ile hiç böyle bir parkta el ele gezmemiştik. 

"Ne diyorum ben? Böyle mi yeni bir hayata başlanıyor Aybüke? Kararlılık seviyen gözlerimi yaşartıyor." 

"Yeni bir hayata başlamak için harika bir hava." Kendi kendime söylenirken birden yanıma oturan maskeli bir adam, kendime olan lafımı kesmişti. Parktaki ışık  biraz ileride kaldığı için yüzünü tam seçemiyordum ama sesi tanıdık gelmişti.

"Çıkaramadım." dedim gözlerimi kısıp hala kim olduğunu anlamaya çalışırken. Bacak bacağa atıp maskesini çıkardığında içtiğim kahve resmen boğazımda kalmıştı. Atalay'ın burada, yanımda ne işi vardı? "Neden buradasın?" diye saçma sapan konuştuğumda gülmeye başlamıştı.

"Gideyim mi?" Hayır anlamında hızla başımı salladım. "Sonuçta birbirimizi tanıyoruz, değil mi?" Evet, hem tanıyor hem tanımıyorduk. Beni unuttun. "Seni yalnız ve düşünceli görünce gelip yanına oturdum." dedi gülümseyerek. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Senin SİHRİN OlacağımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin