SSO - 42

192 14 96
                                    


Ait olmak ister insan. Kimi zaman bir inanca kimi zaman da bir insana. Ben de sana aitim.

Gözlerimi açıp boş gözlerle odama bakındım. Güneşli bir gündü. Ama eminim dışarısı yine de buz gibiydi. Güneşli bir gün mü? Yerimden fırlayıp telefonumdan saate baktığımda 9'u çeyrek geçtiğini gördüm. Geç kaldım! 

Bir dakika! Bugün cumartesi. Ah... Sabah sabah kalpten gidiyordum az daha. 

Rahat bir şekilde yatağıma uzanacakken Barış'ın yatağın ucunda bana arkası dönük şekilde uyuduğunu fark ettim. Doğru ya. Dün bana gelmişti. 

Sessiz olmaya çalışarak yataktan kalktım ve lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Soğuk kış günleri yüzünden kuruyan cildime de krem sürüp aynada kendime bakındım. Saçlarımı mı boyatsam? 

"Ne düşünüyorsun böyle?" Barış'ın sesini duyunca kendime bakmayı kesip ona döndüm. Dün çok içtiği için bugün oldukça berbat görünüyordu. "Şu an hiç de iyi görünmediğimi ben de biliyorum. Kusacak gibiyim."

Hızlı adımlarla yanına gittim. "Hastaneye gitmek ister misin?"

"Yüzümü yıkasam iyi olur." Yüzünü yıkamasını izledim. Sersem bir şekilde sağa sola yamuluyordu. Böyle olacak gibi değildi.

"Seni eve bırakayım. Daha sonra duş al ve dışarıya çıkalım." Burada fazladan kıyafeti olmadığı için onu evine götürmeyi teklif etmiştim. Hatta ısrar edecektim. Ama o hiç zorluk çıkarmadı.

"Tamam. Taksi çağır. Ben kusacağım sanırım." Banyonun kapısını kapatıp gittiğinde iyi olduğundan emin olmak için kapıyı tekrar açtım. Kusmak için kendini zorluyor gibiydi. "Çık bence. Senin de mideni bulandıracağım." 

Yanına yaklaştım ve sırtını sıvazladım. "Sorun değil." İyi ya da kötü gün. Ben her zaman yanında olmak istiyordum. Banyodan sonunda çıktığımızda uygulama üzerinden taksi çağırdım. Barış, koltuğun üzerinde uzanırken ben de üzerimi değiştirdim. "Hadi, seni de giydirelim. Ayrıca şu atkıyı da tak. İnsanlar seni tanımasın." 

"Bu berbat halimle tanıyabileceklerini sanmıyorum zaten." Bence hala yakışıklıydı. İnsan berbat görünürken bile yakışıklı olabilir mi? Ah! Şimdi ben de kendime kusacağım!

Barış, montunu giymeye çalışırken ben de atkıyla yüzünün yarısını kapatmıştım. Kendim de atkımı taktıktan sonra taksinin geldiğini görüp çıkmıştık. Barış'ın evine gelene kadar ikimiz de sessizdik. O, duş almak için gittiğinde ben de salonda her konserden bir anın olduğu fotoğraflara bakıyordum. Onlarca fotoğraf, nerede ve ne zaman oldukları yazılı şekilde sıralıydı. Bu kadar çok konser vermişlerdi cidden. Erkek arkadaşım çok havalı. 

Kendi söylediğime gülerken Barış çoktan giyinip gelmişti. "Şimdi daha iyiyim. Dışarıda kahvaltı edelim mi? Daha sonra seni eve bırakıp şirkete geçmeliyim. Bu akşam yurtdışına çıkıyorum."

Fotoğraflara bakmayı bırakıp ona döndüm. Uzun zamandan sonra tekrar bir araya gelmiştik. Birkaç gün sorun olmazdı. Yani öyle umuyorum. Ama şimdi de onu her gün görmeye çok alıştım. Kalbim şimdiden çok huzursuz.

"Araba kullanabilecek gibi görünmüyorsun." dedim. Daha kalın bir montu üzerine geçirdikten sonra beresini de takmasını izledim. Sarı saçlarını kapatması hiç hoşuma gitmiyordu. Sarı civcivim!

Senin SİHRİN OlacağımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin