Merhaba arkadaşlar. Umarım bölümü beğenirsiniz. Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum. Sizleri çok seviyorum <3<3<3
Sana aşık olmaktan başka seçeneğim yok gibi.
Yaşadığım utançla ve üstümün başımın kirlenmesi sebebiyle asistanlardan biri benim yerime gitmişti. Bense yaşadığım utançla makyaj malzemelerini yıkadığımız odada saklanıyordum. Kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Sanırım bunu aslında birçok kez yapmak istedim. Ah! Bir an önce mutlu sonu bulup gitmek istiyorum.
Bir an duraksadım. "Hayır. İstemiyorum." Doğru, düşününce istemiyorum. Yaşamak istiyorum. Hele de bugün kalbimin öyle titreyişinden sonra. Uzun zamandır ilk kez böyle attı. Böylesine farklı ve güzel.
Aybüke! Barış, bu hisleri hissetmen için çok yukarıda birisi. Olmaz, bu hisleri hissedemezsin!
Kendimle iç çatışmamı sürdürürken tekrar odaya döndüm. Asistanlardan biri benimle kalmıştı ve birkaç kişiye makyaj yapmakla öğle saatindeki boşluğuma gelmiştim. İşe odaklanıp aklımdakileri bastırabiliyordum ama şimdi saatlerce buradayım ve üstelik daha sonra da SBB ile beraber gideceğim! Ne yapsam? Pudradan biraz yutsam ateşim çıkar mı? Saçmalama Aybüke, bu tebeşir tozu değil ki!
Saate baktığımda çoktan öğlen biri geçtiğini gördüm. Acaba üyeler ne yapıyordu? Hey! Neden yiyecek bir şeyler alıp yanlarına gitmiyorum? Böylece Barış'a olan kalp atışımın anlık mı olduğunu anlayabilirdim. Eminim anlıktı bence ama denemekten zarar gelmez. Kendimi liseli gibi hissediyorum, cidden.
Telefondan sipariş verip hızlıca hamburgerleri ve içeceklerin poşetini alıp yukarıya çıktım. Derin birkaç nefes aldıktan sonra kapıyı tıklattım. Bir müddet bekledim ama müzik sesi gelmediği halde kimsenin sesi de gelmeyince odada kimsenin olmadığını anladım. Telefonumu çıkarıp Akın'a nerede olduklarını sormak için mesaj attım. Yine birkaç dakika bekledim ama cevap gelmedi. Neredeydiler ki? Belki de makyaj odasına gidip tek başıma yemeliyim. Kalan yemekleri de birilerine verirdim.
Merdivenlere doğru döndüğümde Atalay'ın merdivenlerde oturmuş, kollarını birleştirmiş halde gülerek beni izlediğini gördüm.
"Kapıyı dinlediğini bilmiyordum." Ne? Beni izliyor muydu başından beri?
"Şey... Kapıyı dinlemiyordum sadece... Sadece ses gelmiyordu, açmak yerine duymayı tercih ettim." Ah! Ne salakça bir cümleydi bu? Neden panik olmuştum ki? Ben bu bedene sürekli Atalay'a yakalanmak için mi gelmiştim? Mutlu son Atalay'a yakalanmamak olabilir miydi? Gerçi bu benim için olurdu, bedenin sahibi için değil.
"Sadece şaka yapıyorum, sakin ol. Bize yemek mi getirdin?" dedi elimdekileri işaret ederek.
"Evet, ama odada yoktunuz." dedim ona doğru yürürken.
O da o sırada kalkıp yanıma gelip elimdeki poşetleri aldığında keşke kendi bedenimdeyken de arkadaş olabilseydik diye diledim. SBB üyelerinin dostluğu, benim gibi gerçek dostu olmayan birini kıskandıracak cinstendi. Ama onlarla kendi bedenimdeyken tanışma imkanımın olduğunu sanmıyordum. Yıllardır hayran buluşması dışında da hiç yakınlarına yaklaşamamıştım. "Terasta yemek yiyecektik. Ben de yemek almaya gidiyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin SİHRİN Olacağım
FantasyTanrı'nın bana verdiği ikinci bir şanstı belki de. Bu ikinci şansı pişman olmadan değerlendirebilecek miyim? Kötü bir gecenin sonunda ne olabilir ki? Aybüke de sadece evine gidecekti ama kader onu evine değil başka bir evrene götürdü ve en büyük ha...