Sadece yanımda kal. Yine seni seveceğim ve sana güveneceğim. Çünkü sen bırakamayacağım diğer yarımsın.
Barış, elimi biraz daha sıkıp kendine iyiden çektiğinde canım biraz acımıştı. Refleks ile ondan geriye çekildim. Yaptığı hatayı fark etmiş gibi bana doğru yaklaştığında Atalay, büyük bedeni ile araya girdi.
"Onu biraz da ben alabilir miyim?" Kolu bedenimi tuttuğunda gözlerim, gözlerini bana kenetleyen Barıştaydı.
Barış, ilk defa öfkeye büründüğünü gördüğüm gözlerini benden çekip Atalay'a çevirdi. Neden bir sorun çıkacakmış gibi hissediyorum? "Benimle dans ediyordu." dedi öfkesini bastırdığı belli olan sesiyle.
"Belli ki artık istemiyor." Atalay, Barış'ı daha da kışkırtıyor gibiydi. Ne yapacaktım?
O sırada sesimi duymuş gibi Akın çıkageldi. "Turgut seni arıyordu. Sanırım birisiyle geldiğini öğrendi." Bunu duyduğumda %90'ı kaçmaktan oluşan beynimi aynı yönde çalıştırıp hızlıca oradan uzaklaşıp geldiğim kapıya doğru yöneldim.
Kimseyi aldırmadan kapıdan çıkıp binanın arkasına doğru dolanırken ayağımı acıtan topuklular bile umurumda değildi. Sadece ay ışığının vurduğu noktaya geldiğimde duyduğum ayak seslerinin Atalay'a ait olabileceğini düşündüm ancak tanıdık ses Barış'a aitti.
"Nereye gidiyorsun?" Birkaç saniye sonra yanıma yaklaştı ve sorusunu tekrar sordu. "Nereye gidiyorsun?" O sırada vücuduma giren titreme yüzünden sorunu cevaplamak yerine kollarımı kendime doladım. Barış da hızlıca ceketini çıkarıp omuzlarımı örterken garipseyen bakışlarımı attım. Çıkarmak için elimi attığımda elimi tutup beni durdurdu. "Lütfen. Çıkarma. Hava soğuk ve sen... Resmen bu kış gününde çıplaksın." dedi elini alnına vururken. Ardından bunalmış gibi maskesini çıkardı. İşte görmek istediğim yüz.
"Ne istiyorsun benden?" diye sordum. Aklıma başka bir şey gelmiyordu çünkü.
"Seni az önce incittiğim için özür dilerim." Daha kötülerini de yapmıştın. "Ben sadece... Bilmiyorum. Uzun zamandır içimde acı veren duygular var anlamlandıramadığım. Ve belki de bana inanmayacaksın ama seni gördüğümden beri bu acı daha da katlanıyor. Bir şeyler eksik gibi. Biri eksik gibi." dedi kalbini işaret ederken.
Ağlamamak için direniyordum. Ne diyeceğimi de bilmiyordum. Kapana kısılmış gibiydim. Her şeyi itiraf etsem deli gibi mi görünürdüm? Büyük ihtimal.
"Seninle ilgili bir şeyler var. Sanki benim unuttuğum bir şeyler. Arada değişik rüyalar ve kabuslar görüyorum. Hepsinde sen varsın. Ne yapıyorsun bana böyle? Sana baktıkça, dokundukça sanki bir dejavu havuzunda buluyorum kendimi. Çıldırıyorumdur belki de." Durdu ve kafasını eğdikten sonra derin bir nefes aldı. Kafasını kaldırırken iki eliyle ellerimi tuttu. Bense kendimi rüya içinde rüyada gibi hissediyordum. Ellerinden ellerime yayılan elektrik kalbimi hızlandırıyor ve depomin tüm vücudumda yayılıyordu her şeye rağmen. "O yüzden ihtiyacım var. Söyle bana. Sen kimsin Aybüke?"
Tam ağzımı açacakken patlayan havai fişekler beni ürkütüp susturmuştu. Çoktan yeni yıla girmiş miydik? Yeni yıla Barışla ve ellerini tutarken mi girmiştim? Ah... Hem güzel hem de oldukça eksk bir andı.
Kafamı renkli havai fişeklerden çekip bana bakan Barış'a çevirdim. "Ben..." ne söyleyeceğimi düşünüp tam her şeyi anlatmayı planlarken Atalay'ın sesi beni durdurdu;
"Aybüke! Hadi gidelim." Omzumdaki ceketi alıp Barış'a attıktan sonra kendi ceketini omuzlarıma koyduğunda gözlerimi Barış'tan alamıyordum. Belki de anlatmalıyım. "Aybüke." Atalay'ın bana seslenişiyle kafamı ona çevirdim. Kafasını olumsuz anlamda sallarken birden karanlıkta patlayan flaş ışığı ile korkuyla arkama döndüm. Maskemin olduğun bilsem de elimde değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin SİHRİN Olacağım
FantasyTanrı'nın bana verdiği ikinci bir şanstı belki de. Bu ikinci şansı pişman olmadan değerlendirebilecek miyim? Kötü bir gecenin sonunda ne olabilir ki? Aybüke de sadece evine gidecekti ama kader onu evine değil başka bir evrene götürdü ve en büyük ha...