Özledim... Geleceği...
O gün çocuklara makyaj yaptıktan sonra yaklaşık birkaç haftadır göremedim onları. Fazla yoğundular. Bende bu zaman zarfında kanalım için video çekmiş, sosyal medya hesabıma her gün fotoğraf atmaya başlamıştım. İşin garip tarafı, her şey kendiliğinden oluyordu. Yani sanki o makyajlar, o video içerikleri... Sanki hepsi geleceği hisseder gibi kendiliğinden oluyordu. Ben pek de böyle biri değildim ama zevk vermeye başlamıştı. Ama yine de çocukları görememek endişelendiriyordu. Mayıs ayının ortalarına gelmiştik ve beni bile korku ve heyecan salmışken onlar ne haldedir düşünemiyorum.
"Zavallı üzümlü keklerim."
"Ne?"
Gönül Hanım anlamamış gibi baktığında dışımdan konuştuğumu fark ettim. Sanırım kafadan bazı tahtalarım eksilmeye başlıyordu.
Sadece gülümseyip fırçaları temizlemeye geri döndüm. İşimi bitirip telefonuma baktığımda bir sürü bildirim birikmişti yine. Sosyal medya hesaplarımdan çok fazla bildirim geldiği için telefonum sessizdeydi hep ama beni bu evrende kimsenin aramayacağını bildiğim için sorun etmiyordum.
Ah! Bu yine de beni yalnız hissettiriyordu. Sanırım gerçekten de yalnızdım. Keşke çocuklarla daha da yakınlaşıp onlarla zaman geçirebilsem. Çok mu şey istiyordum? Bir tarafım 'Sen kimsin ki onlarla arkadaş olabileceksin?' derken bir tarafım da 'Umutsuzluk sana yakışmıyor!' diye bağırıyordu. Üstelik başka bir evrene geçebilmem mümkünken bu neden olmasın?
Çıkış saati geldiğinde binadan çıkıp evime yürümeye başladım. Hala dökülen kiraz ağacının yaprakları saçlarıma düşerken içimden "new heart" söylüyordum. Acaba o sihirli değnek bana da mı değmişti o gece. Şarkıda ki gibi sihirli değnek bana dokunup yeni bir kalp mi vermişti ki? Ölecek miydim yoksa kendi evrenime dönersem? Bu çok korkunç olur. Henüz çok gencim.
Hafif esen rüzgarla tam altından geçtiğim kiraz ağacının yaprakları üstüme silkelenirken tanıdık çift bir gözle karşılaştım. Kalbim sıkışıyordu. Onun bu evrende olmadığına inanmak istemiştim ama yine de burada da vardı ve onu böyle bir akşam, pembe yapraklar üzerime düşüp adeta sihirli bir an yaratırken göreceğimi düşünmemiştim.
Onunda gözleri bana kilitlendiğinde kaldırımın kenarında çivilenmiştim. Tanıyor muydu beni? 2016'da onunla tanışmamıştım henüz oysa. Beni tanımasının imkanı yoktu. O zaman neden üzülüp gözyaşlarım akıyordu? Kalbim bir aptal gibi neden sıkışıyordu?
"İyi misiniz?"
Konuşana kadar bana yakınlaştığının bile farkında değildim. Onun imzası gibi olan o kokuyu aldığımda zihnimde o gece beliriyordu. Çağan ellerini yüzüme karşı salladığında hızlıca gözyaşlarımı sildim.
"İyiyim. İyiyim sadece... Sadece birine benzettim sanırım. Özür dilerim."
Tam yanından yürüyecekken birden kolumdan tuttuğunda kalbim yerimden çıkacak gibi oldu. O hem lanet hem de hayatımı değiştiren akşamı hatırlamadan duramıyordum. Kolumu tutan eline baktığımda hızlıca elini çekip özür diledi.
"Sanırım bende sizi birine benzettim. Şey, yanlış anlamazsanız numaranızı alabilir miyim?"
Bir dakika. Biz böyle tanışmamış mıydık? Çağan yine bir Mayıs akşamında masama gelip numaramı istemişti. Kader kendini burada da mı tekrarlıyordu? Ama bu defa istemiyordum. Onu sevsem bile bu acıyı tekrar yaşamak istemiyordum. Kalbim, "yeni kalbim", buna dayanamazdı.
"Hayır."
Sesimin tok bir şekilde çıkması beni de şaşırtmıştı. O akşama sinirliydim hala.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin SİHRİN Olacağım
FantasíaTanrı'nın bana verdiği ikinci bir şanstı belki de. Bu ikinci şansı pişman olmadan değerlendirebilecek miyim? Kötü bir gecenin sonunda ne olabilir ki? Aybüke de sadece evine gidecekti ama kader onu evine değil başka bir evrene götürdü ve en büyük ha...