Asıl kötü olan biz miydik yoksa bize bunları yaşatan kader mi? Sorun değil. Elimi tutarsan her şeyi unutabilirim.
Atalayla yaşadığımız tatsız durumdan sonra prova yapmak için hepsi geri dönmüştü. En azından diğerleri Atalayla beni duymamış ve görmemişlerdi. Ben ise akşam yemeği yemek için bir restorana gelmiştim.
Tabağımdaki yemekten bir kaşık daha aldığımda içimdeki sıkıntı ile sesli bir şekilde nefesimi dışarıya verdim. Atalay'ın bu kadar abartmasını anlamıyordum. Tamam, o ölecek olsa dünya benim başıma yıkılırdı çünkü ben onun hayranıydım. Belki de arkadaşlıklarına çok önem veriyordu. Kötü bir arkadaşımdır belki de. Buraya gelmemeli miydim? O zaman Barışla olan bu aşkı hissedip yaşayamazdım.
"Canınız sıkkın sanırım?". Yabancı sesle kafamı düşüncelerden sıyrılıp sesin kaynağına döndüm. Elinde bir not defteri ile kalem tutan, kalın çerçeveli gözlük takan, 30larının başında hafif esmer bir erkekti. Tanıdık bir siması vardı. Daha dikkatli bakınca onun magazin muhabiri olduğunu hatırladım. Hiç de güzel haberler yapmıyordu. Bütün aptalca skandallar bu adamdan çıkıyordu.
"Buyurun?" dedim sesimi biraz sert tutmaya çalışarak. Sonuçta benim bebeklerimin başını birçok kez derde sokan bir pislikti.
"Kusura bakmayın, kendimi tanıtmadım. Ben Goss Dergisi muhabiri Kemal Çevik." Uzattığı eline boş boş baktım sadece. İğrenç elini tutmak istemiyordum. O da anlamış olacak ki elini çekti ancak daha sonra utanmadan karşıma oturdu. Zaten pek iştahım yoktu iyiden mahvetti. "Bugünkü yayınınızı izledim ve çok şaşırdım. Sizinle röportaj yapmak isterim. Özel bir nedeni yoksa bana bahsedebilir misiniz?" dedi ve kalemini daha sıkı bir şekilde tuttu.
Elimde kalan kaşığımı yavaşça bıraktım. Kafasına atmak daha iyi hissettirirdi gerçi. "Teşekkürler ancak röportaj yapmak istemiyorum. Sakin hayatıma dönmek istiyorum."
Düşünceli bir şekilde kafasını salladı. Ardından bakışları değiştiğinde kötü şeyler olacağını anladım. "Sizi birkaç kere hastaneye giderken gördüm. Ve çok sık TMA binasına girip çıkarken görüntüledim sizi." Sesindeki aptal özgüven midemi bulandırmıştı. Ünlülerin bu adamdan ne kadar nefret ettiklerini daha iyi anlayabiliyordum.
"Özel hayatımın gizliliği olduğunu biliyorsunuzdur umarım." dedim sesimi sert tutarak.
"Yanlış anlamayın. Ben bir araştırmacı muhabirim. Ayrıca siz ve TMA binasındakiler birer ünlü. Sizleri yakalamam çok normal."
'Yakalamam' derken sesinin imalı bir tona bürünmesi vücudumda istemsizce panik dalgası yaydı. Barış ile beni kast ediyor olamazdı değil mi? Halka açık bir yerde değildik hiç.
Ellerimi biraz sert bir şekilde masaya vurup ayağa kalktım. "Sakin bir hayat yaşamak istiyorum. Umarım hatalarınızın bedelini ödettireceğim bir saçmalık yapmazsınız.". Cümlelerimi hızlıca söyledikten sonra bir şey bile demesini beklemeden kalkıp restorandan hızlıca çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin SİHRİN Olacağım
FantasyTanrı'nın bana verdiği ikinci bir şanstı belki de. Bu ikinci şansı pişman olmadan değerlendirebilecek miyim? Kötü bir gecenin sonunda ne olabilir ki? Aybüke de sadece evine gidecekti ama kader onu evine değil başka bir evrene götürdü ve en büyük ha...