SSO - 13

649 184 170
                                    


Üzüntülerinizi sizden alacağım çünkü siz benim mutluluk kaynağımsınız. 


Turgut Bey ile görüşmemden sonra hemen Çağan'ı aramıştım ve "Yarın video çekimi yapacağız. Ama misafirlerim de var." dedikten sonra biraz daha ayrıntılı iş konuşup kapatmıştı telefonu. Mesai saatlerinde daha insan gibiydi. 

Ve o heyecanla beklediğim 'ertesi gün' olmuştu ve ben dünden beri sürekli kafamda senaryolar kurup videoyu nasıl sürdüreceğimi planlıyordum. Çağan'ı işime karışmaması hakkında bol bol uyarmıştım. 

Telefonumun ekranı açıp saatin 12'ye geldiğini gördüm. Güneşin parıl parıl parladığı bu mükemmel günde video çekmek hele de SBB ile video çekmek kesinlikle harika olacaktı. Pudra rengi günlük elbisemin fermuarını çekip yüzüme hafif bir makyaj yaptığımda hazırdım. Bugün SBB üyelerinden birine makyaj yapacağım için kendime önceden makyaj yapıyordum. 

Video çekimi için şirkete gitmeden önce tamir olduğunu öğrendiğim arabamı almaya gittim. İnsanın kendi arabası gibisi yok cidden. Şirkete gelip video çekmek için odama geldiğimde odanın değiştiğini görünce sevindim. Duvar kağıtları mor yerine açık mavi tonlarındaydı. Çocuksu pembe tablolar yerine çiçek resimleri olan tablo vardı. Böyle daha iyi. 

Masama oturup gerekli malzemeleri masaya dizdiğimde gittikçe heyecanlanıyordum. Onlara ilk kez makyaj yapmıyordum belki ama ilk onlarla video çekecektim! Fırça kutusunu heyecandan masanın üzerine devirdiğimde hızlıca topladım ve sakinleşmek için nefes egzersizleri yaptım. Evet. Evet, hazırım. O sırada telefonum çalmaya başladığında arayanın menajer Deniz olduğunu görünce hemen açtım.

"Biz geldik şirkete. Ama gişedekiler bizi almıyorlar. Sözleşmeni imzalamadın mı daha?" Sesi biraz gergin gibiydi. Ne demek onları içeriye almamışlardı? SBB! Çıkış yaptılar bir de üstelik. 

"Üzgünüm geliyorum hemen." 

Hızlıca aşağıya indiğimde erkeksi ama Asya tarzı giyimleriyle gerçekten idollere benzeyen SBB üyeleri gülümseyerek bana el salladıklarında günlük SBB aşk dozumu almaya başladığımı hissettim. Şapşal şapşal el sallamayı kesip hemen yanlarına koştum.

"Kusura bakmayın. Sözleşmeyi çekimden sonra imzalayacaktım. Ama giriş kartım var." dedim kartımı göstererek.

"Vay canına. Böyle bir makyöz yerine şirket çalışanına benzemişsin." dedi Akın heyecan dolu sesiyle. Tek heyecanlı olanın ben olmadığıma sevindim. 

"Teşekkür ederim. Hadi yukarı gidelim." 

Odaya çıktığımızda çocuklar benim gibi odayı incelemeye başladıklarında bende hemen Çağan'ı arayıp nerede kaldığını sordum. Geldiğini söylerken odanın kapısını açıldığında gerçekten de gelmişti. 

Çocukların yüzlerindeki gülümseme yerine kaşları çatılmış bir hal almıştı. Çağan ise bundan daha da memnun olmuş gibi sırıtıyordu. Cidden sinir bozucu birisi. Başka bir evrende olmadığıma emin miyim? Çünkü Çağan SBB'yi sevmezdi.

"Merhaba millet. Aybüke'nin yönetmeni benim. Aybüke telefonda misafirlerinin kim olduğunu söylemeyince oldukça meraklanmıştım." Çağan'ın sesi neden bu kadar alaycıydı?

Akın yanıma yaklaşıp kulağıma fısıldamaya başladı. "Bu adam senin yönetmenin mi cidden? Kötü bir kaderin varmış." Akın'ın yorumuna gülmeden edemedim. Haklıydı, kötü bir kaderdi.

Herkes dönmüş neden güldüğüme sorar gibi bana baktığında ben menajer Deniz'e döndüm. "Çocukları bana emanet edebilirsin artık. Eminim işlerin vardır. Bitimine doğru sana mesaj atacağım." 

Senin SİHRİN OlacağımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin