Bölüm 58 - Ocria

6.2K 511 320
                                    

Bölüm 58 - Ocria

"Neredeyse bitti." dedi Teğmen Gottwald, bir kumaş yığının üzerinde duruyordu, "Zımbayı uzatır mısın?"

"Ne yapıyorsunuz Teğmen?" diye sordum zımbayı yerden ona doğru kaydırırken.

"Kapı için bir perde."

"Neden uğraşıyorsunuz? Kapının kapanmasına az kaldı."

Teğmen, sert kumaş parçalarını birbirlerine zımbalamaya başladı. "Kapı kapandıktan sonra asmayı düşünüyordum. Bir süre sonra ne olduğunu unuturuz, böylesi daha iyi olacak."

Söylediği şeyi düşünerek kapının ardındaki beyazlığa baktım. Bana kalırsa kapıyı gizlemek bir işe yaramayacaktı. Kimse onun ne olduğunu, neden açıldığını ve neden kapanacağını uzun yıllar boyunca unutmayacaktı. Ama bunun bir önemi yoktu, çünkü kapı bir daha hiç açılmayacaktı. Ben aynı hatayı iki kez yapmazdım.

Teğmen bakışlarımı takip etmişti. "Evet, az kaldı." dedi kapıya bakarak, "Aklından ne geçiyor?"

"Kapı kapandığında rahatlayacağım." dedim yapmacık bir gülümsemeyle, "Bir şey olacak diye elim yüreğimde gezmekten yoruldum."

Teğmen zımbayı havada birkaç saniye tuttu, işine geri dönmeden önce bana kaş altından manalı bir bakış attı.

"Hâlâ geç değil, biliyorsun."

"Ne için?" diye sordum, ne için olduğunu adım kadar iyi bildiğim halde.

Teğmen bir şey söylemeyince bu oyunu daha fazla sürdürmedim.

"Mateusz'la konuştum, kalmaya razı oldu. Yani artık sorun yok."

Teğmen geçiştirircesine bir hım sesi çıkardı, tabii gerçek düşüncesini söylememesi beni feci derecede rahatsız etti, bu yüzden üzerine gittim. İkinci ısrarımdan sonra iç geçirerek, "Kimin geri adım atacağını merak ediyordum," dedi, "Tahminin doğru çıktı."

"Nasıl yani?"

"Başka türlüsü olamazdı."

"Nasıl bilebilirsiniz?"

Kanımda dolaşan öfkeyi hissediyordum, sessizce ve zehirli, damarlarımda yol buluyordu. Bir sıcaklık başıma yükseliyordu.

Teğmen konuşmadan önce zımbayı bir kenara bıraktı ve bu defa doğrudan gözlerimin içine baktı, öyle ki bu yoğun bakış beni geriye püskürttü. Birkaç adım uzaklaştım.

"Mateusz için yaptığın fedakârlıktan bahsedip duruyordun, değil mi? Fakat konuştuğunuzda yine razı gelen oymuş."

"Yani?" dedim, "Ne demek istiyorsunuz?"

"Sana seni bırakmayacağını söylediğinde anlamıştım." diye devam etti Teğmen, "Sen kendi bildiğinden vazgeçmezsin ama o senin için bunu yapardı."

"Ne ima ediyorsunuz, anlamıyorum. Ben sadece onun iyiliğini istiyorum. Benim istediğim onun faydasına, yani bencillik değil bu."

Teğmen cevap vermedi, yine o geçiştirici seslerden birini çıkarıp işine döndü.

"Ağzınızdaki baklayı çıkarın!"

"Pekâlâ," dedi Teğmen, elini işten çekti ve yine bana baktı, "madem beni dinlemiyorsun, öyleyse kendini dinle. Onun iyiliğini istediğini söylüyorsun. Yani aslında, onun kendisi için neyin iyi olduğunu bilemeyeceğini ama senin bildiğini söylüyorsun. Mateusz'un ne istediğinin önemi yok çünkü sen onun için daha iyisini istiyorsun. Tam olarak bunu söylüyorsun, değil mi?"

İtiraz etmek istiyordum ama dilim karıncalanıyordu, göğsümün ortasına bir taş oturmuştu.

"Beni bir canavar gibi gösterdiniz." dedim, içerlemiş boğuk bir sesle.

A0023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin