8.Bölüm - Hatıra
“Korkuyorum!” diye bağırdı kız çaresizlikle. Nemli ve soğuk bir geceydi, kızın elleri köprünün korkuluklarına dolanmış, sımsıkı tutuyordu. Aşağı doğru sarkan bedenini taşıyamayacak kadar güçsüz kolları, şimdi onu hayatta tutmak için inatla sapasağlam duruyorlardı.
“Korkma!” diye seslendi çocuk köprünün ucundan. Endişeli görünmemek için çabalamasına rağmen kızarmış yüzü ve sıktığı çenesi ruh halini apaçık bir şekilde yansıtıyordu. Fakat kız bunu fark edemeyecek kadar dehşete kapılmıştı. “Geliyorum, yanına geliyorum. Biraz daha dayan!” diye seslendi çocuk bu sefer. “Sakın bırakma!”
Çocuk, köprünün kaygan ve sağlamlığından emin olmadığı tahtalarına temkinle basarak ilerlemeye başladı. Bir an için dengesini yitirir gibi olduğunda kızın yüreği ağzına gelmişti.
“Camden!” diye çığlık attı kız, altında akan derenin sesini bastırarak.
“İyiyim,” dedi Camden tekrar toparlanarak. Sesini güçlü tutmak için uğraşıyordu, ancak içinde barındırdığı korku bariz bir şekilde seziliyordu. “Sen sakın bırakma!”
Kız korkulukları daha sıkı kavradı. Rüzgârın kabarttığı dere suları her üzerine sıçradığında korkuyla iç çekiyor, Camden’ın bir an önce yanına ulaşmasını diliyordu.
Camden elinden geldiğince çabuk bir şekilde kızın yanına ulaştı, az evvel çiselemeye başlayan yağmur üzerindeki eski tişörtte ıslak benekler oluşturmuştu. Korkuluktan aşağı doğru eğilerek, yaşına göre güçlü olan kollarıyla kızın cılız bileklerine uzandı. Ne yazık ki tam yetişemiyordu.
“Tek elini bırakıp kolumu yakala!” dedi Camden.
“Yapamam!” dedi kız ağlayarak. Camden’ın uzattığı ele baktı ve ona ulaşmasına imkân olmadığı düşündü. Zaten artık daha fazla dayanamayacaktı; kolları omuzlarından kopup ayrılacakmış gibi hissediyordu.
“Yapabilirsin Reena!” diye bağırdı çocuk biraz daha eğilerek. “Yalnızca ellerinden birini bırakıp kolumu yakalayacaksın.”
Reena kendi ıslak koyu gözlerini çocuğun çaresiz bakışlarında sabitledi. Camden’ın gözleriyle birebir aynı tonda olan bal rengi saçları, gecenin koyu karanlığında bile ışıldıyordu.
“Korkuyorum…” dedi Reena bir kez daha.
“Korkacak bir şey yok Reena.” dedi Camden sakin tutmaya çalıştığı sesiyle. Ardından korkudan titreyen arkadaşını yatıştırmaya çalışarak “Dinle, geçen Noel’i hatırlıyor musun?” diye sordu.
Reena başıyla küçük bir onay işareti vererek “Evet.” dedi. Camden ilgiyle anlatmaya devam etti.
“Anne ve baban akşamüzeri dönmediler diye çok korkmuştun. Seni terk ettiklerini düşünmüştün, hatırlıyor musun?”
Reena şimdi kaymaya başlayan ellerini sabit tutmakta zorlandığından Camden’a cevap veremedi. Onun yerine yanaklarından süratle süzülen gözyaşlarını umursamadan başını aşağı yukarı sallamakla yetindi.
“Seni terk etmemişlerdi, Reena. Sadece arabaları yolda kalmıştı. Hatırlıyorsun değil mi? Boşu boşuna korkmuştun. Aslında hiçbir yere gitmemişlerdi. Onlar seni seviyorlardı ve seni bırakmadılar. Çünkü seni sevenler asla bırakmazlar.” dedi Camden. “Şimdi ben de seni bırakmayacağım, o yüzden korkma.”
Reena Camden’ın kararlı ifadesine baktığında karşısında duran kişinin on beş yaşında bir çocuk olduğuna inanmakta güçlük çekti bir an için. Onun soğukkanlılığına hayranlık duymadan edemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A0023
Science FictionOn altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke kalmıştı; Ocria. Reena, geçmişinin sır perdesi aralamaya çalıştıkça kendisini daha büyük bir çıkmazd...