Bölüm 3 - Simülasyon

26.2K 2.3K 615
                                    

Bölüm 3 – Simülasyon

  Ben adama doğru ilerledikçe o, sanki mümkünmüş gibi daha da iri bir hâl almaya başlamıştı. Ürkek adımlarla kapıya ulaştığımda ruhumu delip geçen gözlerine bakamıyordum. Eliyle kapıdan geçmemi işaret ettiğinde derisinin bir yılanınki gibi kabartılı olduğunu fark ettim. Nedense bu görüntü midemi bulandırmıştı. Bakışlarımı şimdi içinde olduğum odaya çevirdim; burası beni mayıştıracak kadar loş ve ılıktı. Fakat kesinlikle bu amaç için yapılmamıştı, çünkü şaşırtıcı bir şekilde içinde hiç eşya barındırmıyordu. Hatta ortadaki geniş plaka dışında tamamen boş olduğunu söyleyebilirdim. Adam odanın ucunda duran ve üzerinde bir sürü tuş bulunan şeye, büyük ihtimalle bir kontrol paneliydi, doğru ilerlemeye başladığında bana eliyle plakaya geçmemi işaret etti. Onu ikiletmeden plakaya doğru yürüdüm. Üzerine çıktığımda şimdi ilgisini tamamen panele vermiş olan adama doğru baktım. Buradaki herkes gibi biraz ürkütücüydü ve bunun için onu suçlayamazdım. Bu yetmiş yıl insanları fazlasıyla tuhaflaştırmıştı. Belki onlar da aynı şeyi benim için düşünüyorlardı; yetmiş yıl öncesinde insanların ne kadar tuhaf olduğunu. Bu düşünceyle içimde paniğe çok benzeyen bir duygunun kıvılcım verdiğini hissettim. Sakinleştirici etkisini yavaş yavaş yitiriyor olmalıydı.

  “Pekâlâ,” dedi adam. Bir dublajlı ses daha duymuş olduğuma artık şaşırmıyordum. Parmakları hızlı bir şekilde birkaç tuş arasında gidip gelirken, bunun bir tür kombinasyon olduğunda karar kılmıştım, konuşmaya devam etti.

  “Rahat ol ve tadını çıkar.”

  O cümlesini bitirdiği anda üzerinde bulunduğum plakadan ışıklar yükselmeye başlamıştı. Tepemde birleşerek bir fanus görüntüsü aldıklarında onların aslında gelişmiş bir şehir görüntüsü yansıtan ekranlar olduklarını fark ettim. Bu etrafımı kuşatan bir sinemada olmak gibiydi. Ekranlarda; camdan inşa edilmiş devasa binaları, kat kat göğe yükselen otoyolları ve gökyüzünü istila etmiş olan ufak hava araçlarını en ince ayrıntısına kadar görebiliyordum. Etrafımı incelemeye daldığım sırada mekanik bir kadın sesi duyarak kendime geldim.

  “A0023 Reena Becker.” diyordu ses.  "Gaskellçip tedavisinin yirmi üçüncü denek hastası olarak, 20 Mart 2016 tarihinde, 16 yaşında, tedavinize başladınız. Tedaviniz 70 yıl, 1 ay, 1 gün, 42 dakika ve 14 saniye sürmüştür. Tedavinizin başarılı olarak gerçekleştiği ve 28 dakikadır sağlıklı bir birey olduğunuz teyit edilmiştir. Şu an, 21 Nisan 2086 tarihinde, 86 yaşında ve dünya üzerinde var olan tek ülke olan Ocria’dasınız.”

   Bir an için gelen gülme isteğini bastırmayı denerken, kendimi hiç de seksen altı yaşındaymış gibi hissetmediğimi düşünüyordum. Bunu neden komik bulmuştum, aslında onu da anlamıyordum. Dehşete kapılmış olmam gerekmez miydi? Sanırım bu sakinleştirici tahmin ettiğimden de güçlüydü.

  O an aklımı başka bir şey kurcalamaya başlamıştı. Yaşımla ilgili kısma öyle takmıştım ki, fark etmem biraz uzun sürmüştü. Mekanik ses az evvel, “Dünya üzerinde var olan tek ülke olan Ocria’dasınız.” demişti, öyle değil mi? Bu, bildiğim tüm şehirler ve zorla ezberlediğim eyaletlerin dünya üzerinden silindiği anlamına mı geliyordu? İnsanlık nasıl sadece bir ülkeyle kısıtlı kalmış olabilirdi ki? Bir güç buna sebep olduysa şayet, aynı gücün şu andaki medeniyet üzerinde etkisi yok muydu?

   Ben düşüncelerimle boğuştuğum sırada önümdeki ekranda, tam gökyüzünün olduğu yerde, yan yana iki yazı belirmişti. Mekanik sesin komutunu duyduğumda düşüncelerimden sıyrıldım.

  “İlerlemek için birini seçiniz.”

  Sağ taraftaki seçenekte “Ocria Tarihi” yazısı dalgalanmaktaydı. Soldakinde ise en az diğeri kadar ışıltılı harflerle yazılmış, “Kişisel Bilgiler” yazısı vardı.

A0023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin