Bölüm 1 - Uyanış
Gözlerimi açtığım uçsuz bucaksız karanlık, tenime iğneler gibi saplanan soğuğun acısı ve sirkülasyonu olmayan hava karşılaştığım ilk şeylerdi. Bedenim felç geçirmişçesine katılaşmıştı, daha kötüsü bir uzvumu dahi hissedemiyordum. Vücudumda hareket eden tek şey bir cevap bulmak için gezinen gözlerimdi. Gerçi daha soruları bile oluşturamamıştım; sanki zihnim düşünmeyi reddediyordu. Nereden geldiğini anlayamadığım bir sıcak hava dalgası bedenime nüfuz etmeye başladığında irkildim. Sıcaklık, mucizevi bir şekilde değdiği her yeri saniyeler içerisinde çözüyordu. Hissizleşmiş eklemlerim yavaş yavaş işlevlerini geri kazanırken, zihnim de sonunda düşünme fonksiyonuna kavuşmuştu. Aklımdan geçen ilk şeyse bilmem gereken en önemli şeydi; neredeydim?
Şimdi hissetmeye başladığım elimi uzatarak ileride ne olduğunu kestirmeye çalıştım. Parmaklarım ansızın sert ve pürüzsüz yüzeyi bulmuştu. Parmak uçlarımı kaydırarak aşağı doğru indirirken düşündüm; eğer bu kadar dar bir alandaysam bu şey boyutlarımla orantılı bir kutu olabilirdi. Fakat neden bir kutuda olduğuma dair mantıklı bir açıklamada bulunamıyordum.
İçinde bulunduğum şeyi bütünüyle dolduran sıcak havayı içime çekerken bundan ne kadar nefret ettiğimi düşündüm. Boğazımı ve ciğerlerimi ısıtıyor, fakat bunu yaparken beni neredeyse boğuyordu. Belki de ondan nefret etmemin sebebi bana nefes almanın bir badire olduğu o günleri hatırlatmasıydı. Ansızın beliren bu düşünceden sonra nerede olduğumu, ya da buraya nasıl getirildiğimi hatırlamam birkaç saniyemi aldı.
Bu kadar kısa süreceğini tahmin etmemiştim. Başımı olumsuz anlamda iki yana sallamaya çalıştığımda boynumun hâlâ çözülmemiş olduğunu fark ettim. Hayır, elbette bu kadar kısa sürmemişti. Annemle konuşan bilim adamı, onun ağlamasına bir nebze olsun aldırmadan, üstüne basa basa 'En az on yıl sürecek' dememiş miydi? Bebek kardeşim annemin yakasından asılırken de eklemişti, 'Tabii tedaviye cevap verirse.' Hayır, o kadar zaman geçmiş olsa mutlaka fark ederdim.
Belki de bir şeyler yanlış gitmiş ve tedaviden vazgeçmişlerdi. Belki sözleşmeyi imzalarken elimin kaydığını fark etmişlerdi ve şimdi beni çıkaracaklardı. Bu hiç adil olmazdı gerçi, sonuçta hayatımın en iyi ihtimalle on yıl boyunca dondurulmasını kabullendiğimi belirten bir belgeye imza atarken elimin titremesinden daha doğal ne olabilirdi?
Ya da belki, hastalığı benim kadar ilerlememiş ve tedaviye cevap verme olasılığı daha yüksek olan denekler bulmuşlardı. Belki bizden daha fakir ve perişan bir ailenin benden iyi durumdaki kanserli çocuğunun bu iş için daha uygun olacağına karar vermişlerdi.
Bunun doğruluğundan şüpheliydim. Benden daha iyi durumda denekler bulmuş olsalar bile, bizden daha perişan bir aile bulamayabilirlerdi. İlk maddesinde, işler ters gittiği takdirde şirketin hiçbir şekilde sorumluluk almayacağını belirten bir sözleşmeyi imzalayacak kadar çaresiz başka insanlar olduğuna inanmak istemiyordum.
Yine de buradan çıkartılacak olmayı umursamadığımı fark ettim. On yıl boyunca içeride tedavi görmem, dışarıda alternatif bir tedaviyi beklememden daha iyi sayılmazdı. Hem tekrar eve gönderildiğimde değişen, ya da kaybettiğim bir şey de olmayacaktı. Her zamanki gibi, ölümün ensemden tırmandığını bilmiyormuş gibi yaparak ailemle zaman geçirecektim. Her kalbim sıkışarak canımı yitirmeme bir nefes kaldığını anladığımdaysa, dindar biri olmadığım için Tanrı'dan af dilemeye başlayacaktım. Ve yine her defasında mucizevi bir şekilde hayatta kalacak, ancak bir dahaki güne sağ çıkıp çıkmayacağımı bilmeyerek yaşamaya devam edecektim.
Tedaviyi durdurmalarına ailemin benden daha çok üzüleceği barizdi. Bu güne kadar hastalığımı yenebilmem için pek çok yola başvurmuşlardı. Tabii, "Kanserin çaresini bulundu" başlığı altında, insanların ceplerini kurutmak için tasarlanan uydurma tedavi yollarına hiçbir zaman tenezzül etmediler. Fakat her nasılsa, Gaskell adlı bilim adamının üzerinde çalıştığı yönteme denek olarak katılmamı istemişlerdi. Sanırım onları endişelendiren şey paraydı. Ayaklarına bedava tedavi fırsatı geldiğindeyse bunu tepemeyecek kadar fakirlerdi. Her ne kadar daha önce denenmemiş bir tedavi olsa da, ailem beni Gaskell'in ellerine teslim etmeye gönüllü olmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A0023
Science FictionOn altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke kalmıştı; Ocria. Reena, geçmişinin sır perdesi aralamaya çalıştıkça kendisini daha büyük bir çıkmazd...