Bölüm 30 - Suikast

14.8K 1.2K 1K
                                    

Bölüm 30 - Suikast

Aracın kapısını tutuyordum, parlak deri koltuklara bakarken içeri geçip geçmeme konusunda tereddütte kalmıştım. Bir yabancının parmakları arasına sıkıştırılmış not uğruna tanımadığım birinin aracına binmenin naif bir davranış olacağını biliyordum. Belki, birkaç ay önceki Reena olsaydım bu riski alırdım. Ama değişmiştim. Hayatımı güvenli hâle getirmek için bu kadar çabalamışken tek bir hareketimle her şeyi mahvedemezdim. Elbette, terli avucumda duran saatin kime ait olduğunu bilmek cezbediciydi ama bu işte bir sakatlık olduğunu biliyordum. Bunca zaman sonra bana Mateusz'u göreceğimi söyleyen bir nota güvenmek için fazla akıllı, ya da fazla temkinliydim. Bu yüzden saati not ile birlikte koltuğa fırlattım. Yuvarlanıp aracın zeminine düştü, bir anlık heyecanımı da götürdü beraberinde. İç geçirdim, kapıyı kapattım ve vakit kaybetmeden dönüp ters yönde yürümeye başladım.

Caddeye çıkana kadar arkamı dönmedim çünkü takip edildiğime dair kötü bir his vardı içimde. Ama geriye baktığımda aracı görmedim. İnsanların arasına karışıp izimi kaybettirmeyi başarmıştım. Sonra, eğer şimdi eve dönersem akşam yemeğine yetişebileceğimi fark ettim, ancak aynı yolu geri yürümeye cesaret edemedim. Üstelik buraya kadar gelmişken uzun zamandır aklıda olan bir şeyi yapmam daha anlamlı olurdu. Bu yüzden rotamı, taburcu olduğumdan beri yalnızca bir kere gittiğim o yere çevirdim.

Güneş, ufukta bir kor gibi duruyor, gökyüzünü ateşe veriyordu. Sanki kızmıştı bana. Belki de günü tüketen bendim. Benimle uğraşmaktan yorulmuşçasına batıyor ve istenmeyen bir evlat gibi geceye yuvarlıyordu beni. Kendi kendime gülümseyerek yürümeye devam ettim. Geceyi her zaman daha çok sevmiştim zaten. Hem istenmemek canımı sıkmıyordu. Çünkü üstesinden geleceğimi biliyordum. En başta Ocria'da da istenmemiştim ama değişerek, en basit dille Ocrialılaşarak yerimi edinmiştim. Bazıları bunu talihsiz görebilir ama ben, hayatımı böylesine döndürebildiğim için gurur duyuyordum kendimle.

Çünkü ne yaşadığımı benden başkası bilmiyor. Taburcu olduktan sonra beni tesise götüren araca bindiğimde, o rahatsız koltukta otururken hayatımın arapsaçına dönmüş gibi göründüğünü bilmiyor kimse. Ivan artık beni görmek istemediğini söylediğinde kendimi ne kadar yalnız ve savunmasız hissettiğimi de. Tesiste beni bekleyen hiçbir şeyin kalmadığını düşünmüştüm. Her şey kurulu bir bombanın patlamasıyla, bir anda değişmişti. Orası, artık arkadaşımın mezarıydı. Ve onun kanına ellerini bulayıp yok olan çocuğu tanıdığım yerdi. Zannettikleri kadar güçlü biri değildim, zaten bu yüzden her şeyi geride bırakmayı seçtim. Geçmişin üstesinden gelemeyeceğimi anladığımda hiç yaşanmamış gibi davrandım.

Araca binmeme sebebim de buydu sanırım. Bir yüzleşme istemiyordum, geçmişimi çoktan mühürlemiştim. Üstelik onu görsem bile bana bilmediğim ne söyleyecekti ki? Paramparça olan güvenimi tamir edemezdi. Önceden yaptığı gibi her şeyi yoluna sokamazdı. Lucia'nın katili olmadığını, gözlerimin içine bakıp onu öldürmediğini ve sonra da, beni geride bırakmayı hiç istemediğini söyleyemezdi. Çünkü hareketler, sözlerden daha yüksek sesle konuşur. Çünkü ben, ne yaptığını asla unutmayacağım.

Kolaydı tabii, kanlı canlı karşımda dikilip bana gerçekten bakmadığı sürece bunu düşünmekten daha kolay bir şey yoktu. Afişlerdeki yüzlerden istediğiniz kadar nefret edebilirdiniz ama biriyle gerçekten karşılaştığınızda öfkeniz tuzla buz olurdu. Bağışlardınız. Belki de sırf bundan korktuğum için binmemiştim araca. Henüz affetmeye hazır değildim.

Kalabalıktan sıyrılarak son sokağa girdim. Sessiz, kimsesiz bir yerdi burası. Ocria'nın içinde unutulmuş, hatta bu yüzden gizli kalmayı başarmış bir araziye çıkıyordu. Huzur bulmak isteyenlerin gideceği ilk yer değildi belki ama insanın vicdanını rahatlatıyordu, bu da zaten huzur demekti benim için.

A0023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin