Bölüm 38 - DönüşIvan, sesini duyamayacağımız kadar uzaklaşana dek Kaiser beni bırakmadı. Sonrasında ceketini başımdan çekti, bıçağını indirdi ve yüzüme bir şey söyleyecekmiş gibi dikkatle baktı. Gözleri boynuma açtığı yaraya kayınca dudakları arsız bir tebessümü ansızın yukarı taşıdı.
"Gördün mü yaptığını?" diye azarladı beni. Ne kadar eğlendiğini görebiliyordum. "Az kalsın kendini öldürtecektin bana."
Kaşlarımı elimden geldiğince çok çatarak ona bakmayı sürdürdüm. Bu hareketimin suratına tüküremiyor olmamı telafi etmesini ummaktan başka şansım yoktu. Serbest kaldığımda yapacağım ilk şey bu olacaktı. Tabii, eğer serbest kalırsam... Bu şartlar altında pek de-
Kaiser ayağa kalkınca karamsar düşüncelerimi yarıda kestim. Ivan'ın beni bulamamış olmasını kafama takıp ona kırgın kalmayı istemiyordum. Ne de biri tarafından kurtarılmayı beklerken çürümeyi. Hayatımın akışını belirleyen ben olmalıydım. Kendimi içinde soktuğum bu durumdan yine kendimi kurtarmalıydım.
Tabii, bunların bilincinde olmam ölesiye korktuğum gerçeğini değiştirmiyordu. Her geçen saniyeyle birlikte kurtulma şansımın azaldığını biliyordum, kayıp vakalarında hep böyle olurdu. Öte yandan, alt tarafı bir kubbenin içinde olduğum göz önüne alınırsa, sanıyordum ki eninde sonunda bulunacaktım. Ölü ya da diri olarak.
Kaiser gösteriş icabı birkaç esneme hareketi yapmaya başlayınca ona bakarken dalıp gittiğimi anladım. Ellerini birleştirip kollarının kafasının üzerine doğru çekerken bile benimle göz temasını bozmadı. Bunun beni etkilemesi mi gerekiyordu, emin değildim. Neden uğraştığını da anlamıyordum. Beni beğenmiyordu, kendi ağzıyla söylemişti. Buna rağmen neden ona tapmamı istiyordu?
Egzersizi bitince ellerini beline yerleştirip bana bakmaya başladı. Tepemde bir bina gibi dikiliyordu. Bu haliyle ondan ürktüğümü inkâr edemezdim. Bir sonraki hamlesinin ne olacağını hiçbir zaman kestiremediğim için daimi bir tedirginlik içerisindeydim. Bunu ona çaktırmak istemiyordum ama kendime engel olamadım, bakışlarımı kaçırdım.
"Hey, Küçük!" dedi tok bir sesle ve ayağının kenarıyla beni dürttü. Tüm ilgimin onda olmasını istiyordu. Kocaman, şımarık bir bebek gibiydi. Benim elimden de şimdilik bu bebeğin isteklerine boyun eğmekten başka bir şey gelmiyordu. Kendimi ona bakmaya zorladım. Yüzündeki aç ifade midemin kasılmasına sebep oldu. Benden ne istediğini, bana neden öyle baktığını bilmiyordum ama iyice huzursuzlanmıştım.
"O pisliğin yüzünü görecektin..." dedi ve tepkimi ölçmek için duraksadı. Ivan'dan söz ettiğini anlayana dek bir süre boş boş baktım. Bu sırada Kaiser damarıma basmaya devam etti. "Nasıldı, biliyor musun? Tıpkı altına yapmış velet gibiydi! Neredeyse ağlayacaktı! Anne, anneciğim!"
Ciyaklayarak gülmeye başladı. Kızıl da yapmacık kahkahalarıyla gecikmeli olarak ona katılınca neredeyse varlığını unuttuğumu fark ettim. Öfkem boğazımda düğüm düğüm oldu, içimde bir şeyler kızıştı. Kaiser aşağılığın tekiydi ve büyük ihtimalle hiç gerçek arkadaşı olmamıştı. Olsaydı, dostlarınızı koruyup kollarken ne duruma düştüğünüzü umursamayacağınızı bilirdi, tıpkı Ivan'ın yaptığı gibi. Elbette Kaiser'ın bunu anlamasını beklemiyordum.
"Sevgilim, baksana! Şimdi o da ağlayacak."
Kızıl, Kaiser'ın gözüne girebilmek için benim üzerimden bu bayağı muhabbeti sürdürmeyi denedi. Ancak Kaiser bile ona katlanamıyordu. Bu yüzden kızı tersleyerek susturdu ve kendisine öyle hitap etmemesi gerektiğini bir kez daha sert bir şekilde hatırlattı. Kız susup bir kenara büzüştü.
Sanırım Pin'in yaklaşmakta olduğunu üçümüz de aynı anda fark ettik. Uzaktan bir palmiye ağacına benzettim onu. İnce, uzun bedeni ve uzun yapraklar gibi sarkan saçları zihnimde bu görüntüyü oluşturdu. Salına salına yanımıza ulaştığında Kaiser'a bakarak, "Ucuz atlattık!" dedi. Sonra beni aşağılayıcı bir tutumla kısaca süzdü. Tüm olanlar benim suçummuş gibi davranıyordu. Sanki beni kaçırmaları için onlara yalvarmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
A0023
Science FictionOn altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke kalmıştı; Ocria. Reena, geçmişinin sır perdesi aralamaya çalıştıkça kendisini daha büyük bir çıkmazd...