Bölüm 36 - Savaşçılar

9K 831 705
                                    

Bölüm 36 - Savaşçılar

Ivan kolumdan tutup çekti ve habercilerden uzaklaşıp yürümeye başladık.

"Haklıydın." diye mırıldandı, "Güvenmekte acele etmişim. Baksana, bizi çıkarmak gibi bir dertleri yok. Sadece seni kurtarmak istiyorlar."

"Eşyalar karşılığında." diye hatırlattım çünkü Ivan'ın yanlış bir fikre kapılmasını istemiyordum. "Gerçekten beni kurtarmak istediklerini sanmıyorum. Misty'yi kandırmak için öyle söylediler herhalde."

"Belki sandığın gibi değildir. Belki seni özel kılan bir şey vardır."

Gülmeye benzer bir ses çıkardım. "Keşke olsa. Böylelikle ben de bunu şantaj olarak kullanıp özgür kalmamızı sağlardım."

Ivan iç geçirdi. "İşler gitgide daha tuhaf bir hal alıyor." Kısa bir süre bakıştık. "Ve içimden bir ses, bu daha her şeyin başlangıcı diyor."

"İçindekine şom ağzını kapatmasını söyle." dedim ve gülümsemeye çalıştım. "Benim karamsar olduğumu söyleyip alay ederdin eskiden. Şimdi kendine bak. Bu sen değilsin Ivan."

"Evet." dedi gülerek ama sonra bir anda sustu. "Ben böyle değildim." Gabriel'in yanına ulaşana dek bir daha konuşmadık. Aramızda tuhaf bir sessizlik olmuştu. Ivan'ın ne demek istediğini anlıyordum, neden bir anda sustuğunu da. Geçtiğimiz iki ayda değişen yalnızca ben değildim. Ivan da farklı biriydi artık. Güvensiz, endişeli ve belki her zamankinden daha gergin... Lucia'yı kaybetmek onu öyle derinden etkilemişti ki bazen onu tanıyamıyordum. Eskisi gibi değildi. Ne tuhaftı, önceden Lucia'nın Ivan'a ihtiyaç duyduğunu sanırdım, onun olumlu enerjisine muhtaç olduğunu. Meğer Ivan, Lucia sayesinde ve onun için yaşıyormuş. Lucia gittikten sonra da eskisi kadar neşeli davranmasına, hayata sımsıkı tutunmasına gerek kalmamıştı işte.

Gabriel onu bıraktığımız gibi duruyordu. Yanına vardığımızda Ivan onu bizimle gelmeye ikna etti. Aslında sadece kollarından tutup kalkmasına yardımcı olmuştu ve Gabriel de itiraz etmemişti. Onlar doğrulurken ben de arkamı döndüm, cesetlere bakmak istemiyordum. Tuhaf şeyi fark etmem biraz zamanımı aldı. Vızkatoplara bakıyordum ve neden hepsinin uzakta durduğunu anlamaya çalışıyordum. Hiçbiri yanımıza gelmemişti. Oysa şimdi ağın köşesindeydik ve görüntülerimizi rahatlıkla alabilirlerdi. Bir de haberciler vardı. Onlar da tıpkı vızkatoplar gibi uzakta hareketsizce durup olduğumuz yöne bakıyorlardı. Sanki bu tarafa gelmelerini engelleyen görünmez bir duvar vardı aramızda.

"Hadi." dedi Ivan ve arkamı döndüm. Gabriel'in kolunu kendi omzuna atarak ona destek olmuştu. Başıyla gitmemizi işaret etti, ben de kafamı sallayıp onayladım. Üçümüz birlikte grubun yanına yürümeye başladık.

Gabriel ortamızdaydı. Ivan'a ulaşmak için onun önüne doğru biraz eğildim ve "Gördün mü?" diye sordum.

"Neyi?" dedi Ivan.

"Kameralar, haberciler... donup kaldılar sanki. Yanımıza yaklaşmadılar."

"Fark etmedim." dedi Ivan.

Sıkıntıyla iç geçirdim. Keşke fark etseydin.

"Cesetler yüzünden."

İkimiz de dönüp Gabriel'e baktık. Ivan ne demek istediğini anlamaya çalışırken ben, bunu daha önce akıl edemediğime şaşırıyordum. Gabriel burnunu çekti ve ekledi. "Onları göstermek istemiyorlar."

Tabii ya. Vahşetlerini neden ulusal televizyonda yayınlasınlar? Taraf tutan bir basın. Hataları örtbas etmekte birebir.

Bu düşüncelerle yürümeye devam ettim ve grubun yanına geldiğimizi durana dek fark etmedim. Hep birlikte yere oturduk, olanları diğerlerine anlattık. Haberciyi bulamamamız herkesi hayal kırıklığına uğrattı. Gerçi onlar da bir konuşma hazırlamayı becerememişlerdi. Tarık, "Reena, tıpkı bize anlattığın gibi anlatırsın diye düşündük." dedi. Gabriel'in dışında aramıza iki kişi daha katılmıştı. Orta yaşlı bir çiftti bu. Gruptakiler benim anlattıklarımı onlara aktarmış olmalıydı çünkü ikisinin de yüzleri kireç gibi olmuştu.

A0023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin