Bölüm 9 - Prens
"Bugün nasıl hissediyorsun?" diye sordu Jen kapıyı arkasından kapatırken.
Arkamdaki masaya yaslanarak Jen'e baktım. "Enerjik."
"Bu çok iyi," dedi Jen gülümseyerek. "İyi bir uyku çekmene sevindim." Ardından elindeki not defterine bir şeyler karalarken devam etti, "Bakıyorum da perdeleri tamamen açmışsın."
"Gökyüzü ilgimi çekti." dedim masadan destek almayı bırakıp odanın tek penceresine doğru ilerlerken. Bakışlarım yukarı doğru kayarken mırıldandım. "Bu kadar iğrenç bir renk aldığını fark etmemiştim."
Karşımdaki şehrin görebildiğim kısmı boyunca uzanan gökyüzü, insanın içini karartan kirli bir sarı rengine bürünmüştü. Havanın ağır ve nefes tıkayan türden olduğunu bildiğimden pencereyi açmaya da yeltenmemiştim. Zaten görünürde hiçbir kulpu, ya da açılmasını sağlayacak bir mekanizması bulunmadığından onun kapalı durması gerektiği çıkarımında bulunmuştum.
"Hava çok pis görünüyor, neden böyle?" diye sordum tekrar Jen'e dönerek. "Hatta tüm bölge çok pis görünüyor. Laboratuvardan çıktığımda böyle değildi, yani birinci bölgede."
"Bakıyorum çenen iyice açılmış." dedi Jen gülümseyerek. Fakat bunun tedirgin bir tebessüm olduğu gözümden kaçmamıştı. "Bugün benimle konuşmak istediğin kişisel bir şeyler var mı?"
Jen sorularımı ciddiye almadığı için moralim bozulmuştu. O yüzden somurtarak "Yok." dedim.
"Pekâlâ, öyleyse bugün başka bir şey deneyelim." dedi not defterini kapatarak. "Geldiğinden beri odandan çıkmadın Reena, eminim farkındasındır."
"Evet." dedim rahat bir tavırla omuzlarımı silkerek.
"Bildiğin gibi burada başka insanlar da yaşıyor. Hatta pek çoğu hislerini anlayacak yetideler, çünkü fazlasıyla ortak noktalarınız var. Bu yüzden senden istediğim şey, gününü Tesis'i keşfederek ve diğer insanlarla tanışarak geçirmen. Ayrıca akşam yemeğini de yemekhanede yemeni istiyorum."
Bunun benim gibi sosyalleşme konusunda özürlü olan bir insana yapılabilecek en kötü şey olduğunu düşünerek somurttum. Tesis'i keşfetmek katlanabileceğim bir şeydi, fakat tanımadığım sürüsüyle insanla aynı ortamda yemek yiyebileceğimi zannetmiyordum. Bıkkınlıkla iç çekerek "Odamda yiyemez miyim?" diye mırıldandım.
"Hizmetlilere odana servis etmemelerini tembihledim." dedi Jen. "Aç kalmak istemiyorsan gelmeni öneririm."
Duyduklarımdan hiç hoşnut olmadığımı belli etmek için yüzümü iyice asarken, kollarımı da göğsümde kavuşturdum.
"Hadi ama," dedi Jen. "sadece birkaç saat Tesis'te dolanıp, akşam yemeği yiyeceksin. Daha sonra istersen odana dönebilirsin."
Cevap vermek yerine bir kere daha sıkıntıyla iç geçirdim ve tek ayağımı zeminde huzursuzca hareket ettirmeye başladım.
"Bundan sonra deneyeceğini söylemiştin Reena, hatırlıyor musun?" diye sordu Jen sert denebilecek bir ses tonuyla.
Kollarımı çözerek omuzlarımı düşürürken "Hatırlıyorum." dedim. Ardından bıkkınlıkla ekledim. "Peki, elimden geleni yapacağım."
"İşte böyle!" dedi Jen neşelenerek. "Pes etme Reena!"
Yersiz bulduğum heyecanına gözlerimi devirerek karşılık verdim.
Hemen sonra Jen, "Hadi gidelim." dedi neşeli bir tavırla ve kapıya doğru döndü. Neden bu kadar hevesli olduğuna anlam veremiyordum. Beni iyileştirdiğini ve şu kapıdan çıktığımda herkese karşı son derece cana yakın davranan birine dönüşeceğimi düşünüyorsa gerçekten yanılıyordu. Çünkü bu, büyük ihtimalle bir yanım koridor duvarına yapışık bir vaziyette gezinerek varlığımı en iyi şekilde kamufle etmeye çalıştığım ve bu nedenle hiç kimseyle iletişim kurmadan geçireceğim bir gün olacaktı. Asosyallik bir seçim değildi bana göre, sadece insan ilişkilerinde fazlasıyla başarısızdım. Hatta şimdi düşünüyordum da, birbirimizi küçüklükten beri tanıyor olmasaydık sahip olduğum tek arkadaşım Camden'ın bile hayatımda yeri olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A0023
Science FictionOn altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke kalmıştı; Ocria. Reena, geçmişinin sır perdesi aralamaya çalıştıkça kendisini daha büyük bir çıkmazd...