Bölüm 28 - Son Tebessüm

14.6K 1.3K 526
                                    

Bölüm 28 – Son Tebessüm

"Hadi aya gidelim.

Elimi tut ve sana rehberlik edeyim, bulutların arasından. Üzüntü ve kederin arasından. Elini tutacağım ve gözyaşlarını gökyüzüne taşıyacağım. Ertesi sabah yağmur yağacak ve o zaman anlayacaklar, nasıl bir şeymiş âşık olmak.

Seni seviyorum."

Sözcüklere dokundum, tıpkı onların her defasında gönlüme dokunduğu gibi. Gözlerimi yumdum ve sadece Camden'la birlikte olduğum bir zaman dilimini canlandırdım zihnimde. Yetmiş yıl öncesinden kalma bu notu yazarken hayal ettim onu. Utangaç bakışlarını, solak oluşunu, karamel renginde ve o kadar tatlı kokan saçlarını düşündüm. Onun yanındayken ölümden hiç korkmadığımı hatırladım. Bizi hiçbir şeyin, ölümün bile, ayıramayacağına inanıyordum o zamanlar. Ne aptalmışım!

Gözlerimi bir kez daha açtım çünkü karanlık düşünceler, mutlu anılarımın üzerine meyve sinekleri gibi üşüşmeye başlamıştı. Bana adi şeyler fısıldıyorlardı. Nasıl Camden'ın yanımda olmadığını hatırlatıp onu yeterince düşünmediğimden şikâyet ediyor ve başkalarına olan hislerimi yargılıyorlardı. Elimde olan bir şeymiş gibi!

Sonra Camden bir kez daha belirdi zihnimde. İçimden hiçbir zaman dillendirmeye fırsatım olmayacak şeyleri geçirdim.

Özür dilerim Camden. Seni yeterince anmadığım için özür dilerim. Ama neden biliyor musun? Seni hatırlamak bana öyle büyük acı veriyor ki bundan kaçınıyorum çoğu zaman. Kendi kendime bir savunma mekanizması geliştirdim. Acıyı hissetmemek için hislerimi bütünüyle devre dışı bırakıyorum. Çünkü seni, annemi, babamı veya kardeşimi düşündüğüm anda çatlayacak gibi oluyorum. Bu yüzden düşünmeyi bıraktım. Bu lanet olası yerden çıkıp geçmişimle ilgili daha fazla şey öğrenene kadar düşüncelerimi ve hislerimi askıya almaya karar verdim.

En azından bu sabaha kadar öyle zannediyordum. Mateusz'la olanlar, orayı bir an önce terk etme isteğim, hepsi bu yüzdendi. Sana ihanet etmedim, hatta sırf sana ihanet etmemek için ayrıldım oradan. Senden başka kimseye bu kadar yaklaşmamışken, senden başka kimsenin yanında böyle hissetmemişken bu hislerin tekrarlanmasına izin veremedim. Bana kızacağını düşündüğümden değil, hayır. Sadece, bu seferkilerin seninleyken hissettiklerimin basit bir taklidi olmasından korktum. Güvenmekten korktum belki de. Kendimi bırakmaya hazır değilim Camden. Ne hissettiğimi bilmiyorum, en çok da bundan korkuyorum.

Keşke beni gerçekten aya götürebilseydin, o zaman dert etmezdim.

Ciğerlerimi acıtacak kadar derin bir nefes aldım ve notu katlayıp cebime geri soktum. 70 yıldır günlüğümün arasında korunmuştu ama artık onu muhafaza etme sırası bendeydi. Onu cebimde saklayacaktım çünkü bu gece vereceğim karar ne olursa olsun Camden'ın benimle olduğunu ve elimden tutup bana rehberlik edeceğini bilmek istiyordum.

Sırtımı soğuk duvara yaslayıp elimi diğer cebime daldırdım. Bir başka kâğıt parçası daha. Bu fazla bir şey ifade etmiyordu, öyle hızlıca karaladığım birkaç soruydu sadece. Ancak bana bir kez daha bu sabahı hatırlatmıştı. Vücudumda gezinen utanç dalgasını yok saymaya çalıştım. Onun yerine parmağımı, katlanmış kâğıdın sert köşelerinde gezdirirken az sonra gerçekleştireceğim konuşmayı zihnimde canlandırmayı denedim. En boğucu kısmı karşılaşma anı olacaktı herhalde. Çünkü bir şekilde yaptıklarımı telafi etmem gerekiyordu. O kadar da tuhaf bir insan olmadığımı kanıtlamalıydım ya da neden öyle davrandığıma bir açıklık getirmeliydim. Mateusz'un bunu umursamış olduğunu sanmıyordum ama yine de bir şeyler söylemek zorundaydım.

"Senin kadar dürüst davranamadım Mateusz." diye mırıldandım. Karşımdaki duvarın önünde durduğunu hayal ediyordum. Gerçek değilken bile bana, sanki bana karşı sabrı kalmamış gibi bakıyordu. "Seni yakınlaştırmaktan korktum. Korktum, çünkü orada durmak her saniye daha da güçsüzleştiriyordu beni. Ve biliyorsun, sana güçsüz görünme lüksüne sahip değilim."

A0023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin